Monday, January 17, 2011

Verne ile Uykudan Once #2


Ay. Yuvarlak, tombul, kirmizi ay. Kollarimdaki tuyleri urperterek esen ruzgarin kukreyisi. Yildizlardan yansiyan isigin senfonik cigligi. Hepsi pusuda bekleyen gereksinimimi tetikliyor. Sessiz, cit cikarmayan, icten ice kahkalar atan bir sozcu o. Son 5 ayi tiklayan her saniyede icimde bagirarak buyuyen gereksinimimin baskisiyla savasarak gecirdim. Ona besledigim bu aclikla artik cok daha guclu, cok daha dikkatli. Surunerek bir koseye kivrilmis o sinir tanimaz gucuyle tetikte bekliyor. Onu muhafaza edebilmek icin cok uzun, cok siki calismistim. Ve artik, duramayacak kadar kaptirdim kendimi. Spor cantami hazirliyorum: basketbol zamani.

Arabanin surucu koltugunda dogruldum, yerinde donen anahtarin sesini duydum. Iki elimle direksiyona sikica sarildim, eklem yerlerim iyice belirginlesmisti. Tekerlekler ve ruzgarin cikardigi ugultulardan baska hicbir ses olmadan spor salonuna dogru yol aldim. 4 ana courttan sadece 1 tanesi bostu. Basket topunu tekrar cembere gondermek. 5 aydir demeye dilimin varmadigi, alay edip gulen, tum acikligiyla gelen bir sey. Gereksinimim. Ilk atisim kisa dustu, sakatlik sonrasi normal. Devami eski gunlerdeki gibi. Ard arda gelen deliksiz isabetlerden sonra 3. courttakilerin gozleri bana dogru kaydi. Iclerindeki merak konusmak icin gozlerinden yuzlerine, sonra agizlarina dogru akti: "1 adama ihtiyacimiz var, katilir misin?".

Tum bunlari uzun zamandir biliyormuscasina, olacagini biliyormuscasina, direnmeden "tabii ki" dedim. Dahil edildigim takimda benim boylarimda 2 Hispanik, 2 tane de 1.80-1.85 civarinda Amerikali var. Oyuna bizim takim basliyor. Derin bir nefes aldim. Yavasca biraktim sonra ve bu duzenle birkac dakika devam ettim. Buz gibiydi solugum. Sadece bir omuz sakatligiydi canim, ve onun meyvesi olarak sahalardan ayri gecirilen 5 ay. Ama bu mac kusursuz olmaliydi. 11'de biter, 3'lukler 2'lik sayiliyor. 0-4 geriye dustuk. Hispanikler savunmada is yapiyorlar da hucumda silikler. Uzunlardan bir tanesi pick&roll oynamayi biliyor. Ben de NBA 2K11 ile son zamanlarda bayaa pratikli sayilirim. Ilkinde iceriye guzel devrildi, haneme bir asist yazdirdi. Ikincisinde perdeden yararlanip jump shot attim: 2-4. Adamimi kacirdim ve 3luk: 2-6. Topu Hispanik'e biraktim, bizim uzun adama yaklasip "screen koy" dedim. Biraz daha yumusakca, "anliyor musun?" diye tekrarladim. Basini salladi. (hadi yaklas, tamamdir, hispanik buraya bak, kurtuldum adamimdan, hadi olm, ooohh be). Ucluk yazdim: 4-6.

Artik icime cektigim havayi bogazimda hissedebiliyordum. Sans. Yine sans. Boyle gecelerde hep sansli olurdum. Maci 11-9 kazandigimizda haneme 6 sayi, 2 asist, 3 top calma yazdirmistim. Su sirasinda tebrikleri kontrol ettim, macla alakasi olmayan bir kiz yaklasip "bir takimda oynuyor musun? hem cok hizlisin hem de bilegin cok yumusak" dedi, takimdaki uzunlardan biri "turnuvada bizim takima katilsana" dedi. Oyle bir atmosfer vardi ki bir ara tribundeki kizlar memelerine imza atmam icin yanima gelecekler zannettim. 6-packli abiler sanki bodyguardim gibi cevremde bir cember yapmisti. Butun dugumlerim cozulmustu. Tatli bir rahatlama duygusu. Icindeki butun vanalarin acilmasi, o basincin artik kaybolmasi. Bitkin dusmustum, ama gereksinimin susmadi: bir mac daha. Yeni bir rakip takim, yeni bir mac. 11'de biter, artik 3'lukler de 1lik sayiliyor. Dakikalar ilerledikce sanki omuz kaslarimdaki dugumler artmaya basladi. Eski(!) sakatligimin beni koseye sikistirarak avlamaya calistiginin farkindaydim. Ic gecirdim, o "yeter artik" diye tisladi. SIMDI!

Ve yine o aci. Maci tamamlayamadim. Bir damla gozyasi akitabilirdim. Her sey o kadar guzeldi ki... Yumrugumu siktim. Omzumdaki sakatlik, 5 aydir kendisinden uzak durmaya calistigim dusmanim yine yanibasimda. Kukreyerek gelen koca bir dalganin sahile carpip geri cekilmeden once biraz daha kabarmasi gibi icimde buyuyen gereksinimime artik meydan okuyan ve onunla surekli savasacak bir sey var: sakatlik, nukseden sakatlik...
(to be continued)

3 comments:

kuru adam said...

Bu kadar bir sevda miydi basketbol? ilginc. Bazi anlarda hareketli hicbirseye boyle bir baglilik ve ozlem duymadigim icin pisman hissediyorum kendimi. Yazindan sonra da garip bir bosluk.
Uzun cocuga soyledigin ise daha garipce birlikte bahcede oynadigimiz zamanlari akla getiriyor. Hala kulaklarimda sanki "screen koy". "Ne scream mi?" :)

alsakal said...

Hey Kuru Adam,

Her gordugun al sakalliyi ben sanma :) Yazi Verne'ye ait, ama blogdaki tum yazilar FB'umuzda paylasiliyor...

Scream demisken; o olayi senin Michael Jackson hayranligina vermistik. Ayrica senin (o zamanki) cussenle screen koyman, zaten savunmaciya bir scream koparttirirdi. Dolayisiyla yanlis bir durum yok.

Hey gidi gunler...

verne said...

Duzeltme icin sagol alsakal, bi ara kendimi garipsedim gecmisi ne kadar cabuk unutuyorm diye.

Screenle alakali olarak da vakti zamaninda antremanlariza Fenerbahce'nin kadrosundan bi adam katilmisti. Mac esnasinda perde isterken "SIK-reen'e gel, SIK-reen'e" derdi. O adam neden biz liselilerin arasindaydi hala bilmiyorum.

Hey gidi gunler...