Friday, December 30, 2011

Türk Futbolu, Galatasaray, Manifesto...

Öncelikle şunu okumak gerek.

Fenerbahçe konusunda hayatının hiç bir döneminde objektif olamamış, fanatikten hallice bir Galatasaraylı olarak, Temmuz ayından bu yana şike iddiaları ile ilgili gelişmeleri ilgiyle izliyorum. Olayların açığa çıkmasının 2-3 ay öncesinde "kümede kal Galatasaray" diye dalgasını geçen güruhun omurgasızlıkta sınır tanımayan açıklamalarına önceleri gülerken şimdilerde ise durumu şaşkınlık ve endişe içerisinde takip ediyorum. Adalet terazisinin yalama olduğu bir ülkede adil bir kararın verilmesini beklemek bu kadar büyük paraların döndüğü bir organizasyon için biraz hayalperestlik belki. Ancak göz göre göre bir şeylerin üstünün örtülmesini izlemek insanın canını sıkıyor. Taraf olan Galatasaray olsaydı şimdiye kadar 10 defa verilecek bir kararı 26 Ocak 2012 tarihinde yapılacak bir kongredeki oylama sonucuna endekslemek TFF'nin Fenerbahçeli başkanı dahil kimsenin haddi değil!

Galatasaray'ın olayların başından itibaren sergilediği duruş bir Galatasaraylı olarak benim için gurur verici. Fanatiklik gözümü kör etmediğinden olsa gerek bir takım Fenerbahçe taraftarının takımlarını savunmak için (!) dile getirdikleri "teşvik pirimi", "Mehmet Ağar", "Fethullah", "Ankaragücü" v.b. içeriği olan söylemleri yüzümde acı bir tebessüm yaratıyor. Ancak şu anki durumun geçmişte olan hiç bir şeyle bağdaştırılmaması gerekir. Kanuna uygunsuzluğu kanıtlanmış davranışlar içerisinde olan bir kulubün kurtarılması için "bir seferlik" çözümlere gidilmesi telafisi güç sonuçlar doğuracaktır. Türk futbolunun yönetiminde söz sahibi olan bir kaç aklıselim sahibi kişinin kaldığını ve süreç sonucunda doğru kararın verileceğini umuyorum.

Galatasaray'ın sürecin takipçisi olduğunu bilmek ve Türk Futbolunu UEFA nezdinde zor durumda bırakacak kararların karşısında olacağını okumak sadece benim gibi Galatasaraylıları değil tüm futbolseverleri rahatlatmalı diye düşünüyorum.

Friday, December 23, 2011

Memo goes to Nets

Memo Utah taraftarlarının büyük çoğunluğunun "açeydim gollarımı gitme diyeydim" diyeceği bir move ile Jazz GM'i O'connor tarafından 2. tur draft hakkı karşılığında (bedavadan hallice yani) Nets'e gönderildi. Kadrosunda uzun rotasyonu açısından bir sıkıntı olmayan Jazz için (Al Jefferson+Enes Kanter + Paul Millsap + Derrick Favors) salary cap'te bir boşluk yaratmak için yapılmış bir hamle olduğu açık (10 milyon USD alıyormuş bizim sevimli dev). Özellikle Favors ve Kanter gibi gençlerin daha fazla süre alacak olması açısından onlar adına sevindirici. Nets açısından bakarsak Brooke Lopez'in sakatlığında iyi süre de alabilecek ligin kalburüstü uzunlarından birini aldı. Kısacası alanın memnun satanın memnun olduğu bir iş bu. Memo için ise Utah'tan sonra New York taraflarına gelmiş olmak NBA'deki son dönemlerinde keyifli olacak diye düşünüyorum. Herkese hayırlı olsun. Nets kafadan Memo için gelecek 3000 taraftar kazanmış olabilir :)

<a href="http://www.linkedtube.com/Swfv9LYIebAb55ff3a30185b8bbe323b2dc8deaa315.htm">LinkedTube</a>

Friday, December 2, 2011

Kartal'in tuyleri vs. pencesi...

Insanoglu nankor, herseyi cabuk unutuyor. Quaresma macin sonunda enfes (bakin Sezar'in hakki Sezar'a) bir gol atinca, macin basinda ve hemen her macta yaptigi alisilagelmis dangalakligi unutuluyor. Sen antrenorsen skora bakmayacaksin, bu adama cezasini vereceksin. Kendi ceza sahasinin onunde calim atarken topu Necip kaptirsa sene sonuna kadar formayi goremez.

Niyetim Q7'yi karalamak falan asla olmadi. Akilli olmadigi zaten ortada, zor maclarda iyi oynasin, yuzumuzu guldursun. Sadece bu kadar yetenekli (evet cok cok cok yetenekli) bir insanin biraz daha dogru isleri yapmasini bekliyorum... Ayrica kendisinin ve taraftarin bu takimda terleyen 10-13 kisi daha oldugunu unutmamasini...


Quaresma'lar gelir gider. Gozlerimiz senlenir, maclar kazanilir/kaybedilir. Ama pek az oyuncu kalplere kazinir...

Hic bir gol kralinin gol vurusu yaptigi mesafe ortalamasi onun kadar uzak olmadi. Ama hic bir gol kralinin hakki da onun kadar yenmedi. Hala sadece Senegal macindaki goluyle hatirlanmasi ne aci. O maci birlikte izledigim GSli arkadasim yedek olan (ve gol krali olan) Ilhan oyuna girerken, "Ilhan kim, Arif gibi tecrubeli biri dururken" demis butun sinirlerimi allak bullak etmisti. E tabii kagit uzerine Arif kralligi onunla paylasmisti. Butun GS takiminin kral olsun diye dandik takimlara karsi son haftalarda Arif'e calistigini sadece dikkatli gozler goruyordu. Bu esnada Ilhan'in takim arkadaslari Tamer, Bayram vs idi ve Ilhan jeneriklik golleri tek basina atiyordu. Sonunda bu soylediklerimi kanitlayan iyi kalitede denebilecek bir videoya rastladim. Simdiye kadar gordugum Ilhan'in gollerinin videolari, 30 yil onceki maclardan bile kotu kalitedeydi.



Her golun ustune uzun uzun yorum yapmayacagim. Sadece bir kac not:

5 numaradaki golde adam ters ayagiyla ceza sahasi disindan vuruyor. Quaresma'nin bugunku ilk golune sapka cikaranlar buna neresini cikarirsa...

4 numarali golde solda kosan Bayram. Hala hatirliyorum, Sansal Erman'a "pas verse daha elverisli durumda" dediginde Erman duraksadi. Adeta "ben olsam Bayram'a ben de vermem" der gibiydi. Sonra "adam golcu, golcu dedigin o kadar bencil olur" diyebilmisti :)

2 numarada simdiki forvetler kendini 3 kez yere atar ya da ilk darbede karsi tepki verip faul yapip hakeme elleri kollari sallar. Ilhan bogusurken kendisini tekmeleyen rakibe donup bakmiyor bile.

Bu videolar daha cok Ercan Taner'in sesinden "SUPER BIR GOL" sesleri videosu olmus. Anlayana...

Bir de Ilhan'imin Fevzi'nin formasini icine giydigi golu bulabilsem... Belki o zaman simdiki yildizlara(!) onlarla terleyen o yeteneksiz digerlerinin ne kadar onemli oldugunu bilmenin nasil bir erdem oldugunu anlatabiliriz...