Wednesday, October 27, 2010

Here's to a big season

Kral Çıplak

NBA sezonu en nihayetinde Celtics-Heat kapismasiyla basladi. Celtics'in yas ortalamasi her gecen gun artiyor ama defense intensity'lerini her nasilsa korumayi basariyorlar. Bu savunma anlayisinin mimari olan Tom Thibodeau'nun takimdan ayrilmasi bile ritimlerini bozmamis. Ancak artan yas ortalamasiyla ve eklem agrilariyla Celtics savunmasi yogun mac temposuna nasil ayak uyduracak merak ediyorum. Celtics hucumlari ise gecen seneki gibi direkt Rondo odakli - Heat macinda tek basina 17 asist yaparken Heat 19 asist Celtics 25 asist yapti. Rondo'nun benchte oldugu donemlerde (yedeginin Nate Robinson oldugunu da hatirlatayim) veya gevsek oldugunu donemlerde Celtics hucumlari tikaniyor. Dunku macta Heat'in comeback'inin en ozet ifadesi bu. Offseason'da bigman'leri kadroya katarak bench derinligi saglamis gibi gozukseler de bu takimin en buyuk problemi Rondo'nun sirtina binmek olacak. Celtics su anda "Big-3" takimi degil de "Big-1 & 3-All-star" takimi goruntusunde.

Her ne kadar baslikta kral ciplak desem de (hep demek istemisimdir) Heat adina dunku macin adami kuskusuz LeBron James'ti (31 Pts, 4 Reb, 3 Ast, 1 Stl, 2 Blk). Offseason hamleleriyle sampiyonluk adayi ilan edilmesine ragmen, Heat hala takim organizasyonunu saglayamamis. Belki de Wade-LeBron-Bosh'un pre-season'da sadece 3 dakika beraber oynamasiyla iliskilendirilebilir bu uyumsuzluk. Celtics macinin 2. ceyreginde bi ara Rondo'nun 6 asisti varken, Heat'in sadece 3 asisti vardi. Ayrica, ilk ceyrekte attiklari 9 sayi ve ilk yarida attiklari 30 sayi gecen seneki en dusuk sayilarinin (12-32) altinda kaldi. Heat'in esas problemi ise guard ve pota alti savunmasi olacak gibi. Her ne kadar starting lineup'ta bu 3 isim cok cool gozukse de takiben gelen 2 isim Joel Anthony ve Carlos Arroyo. Joel Anthony'nin boyu sadece 6'9'' ve kendisinden 3 saniye korudorunu doldurmasini beklemek veya ilerleyen haftalarda Howard'i savunmasi beklemek biraz abes olur. Dunku macin ilk yarisinda Celtics ard arda turnikeler atarken, 38lik Shaq'a karsi alabildikleri tek onlem faul yapmakti - bi transition sonucu smac vurmasini da izledik ve Shaq'in Magic gunlerini hatirladik sagolsunlar. Carlos Arroyo da hicbir zaman takim oyuncusu olamadi (keza Bosh da) ve simdi kendisinden Rondo'nun yaptiklari beklenmese de hucumu yonlendirmesi isteniyor.

Heat muhakkak en iddiali sampiyonluk adaylarindan, ama sanki LeBron'la ugrasirken diger tamamlayici parcalari dusunmeye vakitleri kalmamis. Su haliyle Heat'in LeBron ve Wade'ten hem hucumu domine etmelerini hem riboundlari kovalamalarini hem de savunmayi ayakta tutmalarini umit etmekten baska yapabilecekleri pek birsey yok. Bu ikiliden Wade dun aksayinca (4-16 FGM-A, 6 TOs) LeBron'un gucu yetmedi. Bi de umarim Heat macerasiyla Bosh'un ne kadar overrated bi oyuncu oldugu da anlasilir artik.

Son olarak, sezonun ilk macinin baslamasina dakikalar kala Nike, LeBron merkezli "What Should I Do" reklamini dondurmeye basladi. Ilgilisine..

Haddini Bil !

Eski bi haber ama yazmadan geçmek istemedim. Biliyosunuz geçtiğimiz haftalarda Semih'in adı Köln'le anılmış, ardından da Köln genel direktörü Michael Meier şunları demişti: "Kim bu çocuk. Ben onu tanımıyorum. Biz alıyoruz da benim mi haberim yok."

Bursaspor hakkında söylenenler ne kadar ağırıma gittiyse, bu sözleri de bi o kadar kaldıramadım. Yahu tamam Türk futbolu düşüşte vs. falan da, sen kimsin Fenerbahçe kim Michael!? Tanımaman normal tabi! Dur ama sen hiç zahmet etme, ben sana elimden geldiğince tanıtiim Semih'i: Piyasa değeri yaklaşık 5,5 milyon Euro olan, 25 milli maçta 8 gol atmış, Fenerbahçe'de Alex'le beraber kaptanlık yapmış, 150'nin üstünde maça çıkmış, 50'nin üstünde de gol atmış, taraftarının sevgilisi, nam-ı diğer Genç Semih.

Şimdi tekrar soruyorum: Asıl sen kimsin Michael? Gönlün rahat olsun, Semih FB'den ayrılacak olsa bile -ki bence ayrılmamalı ve Aykut hoca tarafından sürekli oynayacak şekilde takıma monte edilmelidir- layığı Bundesliga'da her sene kümede kalma mücadelesi veren, geride kalan 9 haftada da 5 puanla sonuncu sırada olan 1.FC Köln olmaz!

New Season => New Spot

Lenny Kravitz NBA'de dün gece başlayan 2010-2011 sezonunun hava atışını yaptırıyor...

Tuesday, October 26, 2010

Biraz Ciddiyet !!

Yani yazmiim diyorum ama artık burama geldi. Schuster efendiyi eleştireceğim ilk yazı olacak ve bundan dolayı da üzüntü duyuyorum. Son dört resmi maçımızı kaybettik evet! Fazla uzatmamak adına ilk üçüne fazla dokunmadan -ki aslında gerekir- Kayserispor maçı ve sonrası ile ilgili diyeceklerim var.

Öncelikle ilk onbirde Onur'u görmek herkes için sürpriz olmuştur sanırsam. Schuster'in Onur'a daha önce de kazandığı veya kaybettiği (bu kısım önemli) maçların son 10 dakikalarında şans verdiğini gördük. Fakat Kayseri gibi bi deplasmanda 11 başlatmak büyük risk değil mi yahu! Guti 90 dakika oynayabilecek ölçüde hazır değilmiş. Peki kabul. Yusuf'la başla o zaman, anladım düşünmüyosun adamı ama haftalardır da yedek kulübesinde oturtuyosun. Hem Onur'a da yazık. Çocuk büyük ümitlerle geldi, geleceğimizdir, doğru. Ama dün sahada şaşkın şaşkın gezindi durdu. Bildiğin 10 kişi oynadık 65 dakika. Çocuk inanamamış ki sen nasıl inandın!

Hadi bunları geçtim, üzerime vazife değildir. Takımı hocadan iyi bilecek halim yok ya. Gelgelelim, maç sonrasında yaptığın açıklamalar yenilir yutulur gibi değil be arkadaş. Hoca önce diyo ki, ligin son 2 haftasında değiliz, endişelenmiyorum, puan farkı kapanır. Ulan sen hiç anlamamışsın ki bizim olayımızı. Beşiktaş'ın rakibi önce Beşiktaş'tır arkadaş! Puan farkı kapanır kapanmaz .ikimde değil, ama son 5 sezonun en kötü başlangıcını yaptın, çıkıp söylediğin laflara bak!

Sonra da iyi oynadığımızı ve kaybetmeyi hak etmediğimizi söylüyo! Neyi hak ettin o zaman, beraberliği mi? Beraberlik için mi çıkıyosun en önemli üç oyuncusu eksik Kayserispor karşısına? Her iki takımın da eşit sayıda pozisyona girdiğini söylemiş. Ben farklı bi maç mı izledim arkadaşlar? Souleymanou'yu bi pozisyonda gördük, o da kendi stoperinin hatasını sonucu oluştu zaten!

Zorla sövdürüyo adama yahu...

Monday, October 25, 2010

Ilkler

Ilk kez bir All-star, ilk kez bir MVP, ilk kez bir NBA sayi krali, ilk kez bir All-Star MVP'si Turkiye'de forma giyecek. Bunun nasil bir ruya oldugunu esimle aramizda gecen bir konusma ile izah edeyim:

-Hayatim Allen Iverson hangi takimda oynuyor?
-Bilmem Denver miydi en son?
-Yok ama simdi nerede biliyor musun?
-Nerede?
-Besiktas!
-Amaaaan... Ne? Besiktas Allen Iverson diye birini mi aldi?

Iste boyle bir ruya oldu. Boylesi imkansiz bir sey oldu. Ilhan Mansiz belki bir daha o formayi giyemeyecek ama onun kadar guzel gozlu AI'imiz var artik.

Tupcu acaba bu transferin Guti ve Quaresma'dan daha muhim oldugunun bilincinde mi? Ya da AI hic bir sey oynamasa da Turkiye basketbol ligini Amerika ulusal televizyonlarina tasiyacaginin? Amerika'da Besiktas diye bir basketbol takiminin varligindan haberdar olunacaginin? Siradan mac ligi biletlerinin kapisildiginin, artik futbol seyircisine bedava bilet vermemesi gerektiginin farkinda mi? Sadece 1.5 milyon lira verip ikna etmek icin aylarca surunduklerine gore, farkinda oldugundan emin degilim. Bence AI oynamasa bile bundan fazlasini hakediyor. Bence Turkiye'deki moda dergileri bile harekete gecmeli...

Umarim AI Turkiye'de mutlu olur. Umarim... Cunku gunumuzde sportif basari hic bir seydir, reklam hersey.

Sunday, October 24, 2010

Karman corman bir yazi...

Bence bugunku derbide futbola doyduk. Taraf olup heyecanla izleyenler ne der bilmem ama ben bir BJK'li olarak cok keyif aldim. Hep o Ispanya ligi maclarini izleyip 0-0 da bitse "ne top oynuyorlar arkadas" diye dusunen ben, bugun Digiturk'e verdigim her kurus helal olsun dedim.

Evet bizim (yerli) cocuklar yine goze batiyor, yine yeteneksizler, yine geri oynuyorlar, yine gerginler... FB'nin yerlileri gorece daha iyi. Gokhan topcu. Emre iyi ama anlamiyorum, Emre'nin derdi ne anlamiyorum. Mesela Ayhan'in sorunu ne onu da anlamiyorum. Fotograftaki pozisyonda Cana karti gorecek, hakemle konusuyor donup gidiyor. O sirada Ayhan hakemin koltuk altina dogru bagiriyor, haykiriyor, tukuruyor, kusuyor. Dikkat, yuzune bile degil hakemin! Asagilarda bir yerde, hakem de onun ustunden takiliyor. Bu olay o kadar uzun suruyor ki fotograftan olayin vahametini tam anlamak maalesef mumkun degil.



Emre'nin saha icindeki hareketlerini inceleyen psikologlar "Emre'nin ciddi sorunlari var, destek almali" demis. Adam bokuyla kavga ediyor. Hatali pas attiginda bile pas attigi adami azarlayabiliyor. Ama nasil gerilmesin? Sokakta onu goren GS'liler yukleniyor, belki sovuyor, FB'liler iyi oynuyor diye takimda gormekten memnun olsa da bayilmiyorlar. Bir yalniz adam. Oysa agresiflikle antipatikligi ayiran cizgi o kadar da ince degil. Vaktinde atip tutmasa Italya'ya giderken, dondugunde de pasa pasa oynayacak FB'de. Kimse gik cikarmayacak, bu polemikler cikmayacak, medyaya yuklenmesine gerek kalmayacak, GS'a da bok atmayacak, parasini alacak topunu oynayacak, kimseye orta parmagini gostermeyecek...

Aklima David Rivers geldi. Olimpiakos'ta oynarken son saniyelerde Panatinaikos'a karsi serbest atis atacakti. Birini atsa bile kazanacaklardi. 35 sayi falan atmisti zaten sicakti. Gerilim hat safhada, geldi cizgiye, zaten iyi atar, sicak vs. Derken kacirdi. Sevincten cilgina donen ev sahibi Pana taraftari salonu yikiyor, sakince gitti tribunlere, iki eliyle daha da bagirin gibi bir hareket yapti - hani Tarabya'da bizim usaklar sahnede yapar ya. Seyirci oyle tahrik oldu, ugultu oylesine artti ki, bizim evdeki televizyondan zatece patlak hoparlor sesi geliyordu. O ugultuda gitti, ikincisini atti, sesi kesti, bizim TV de rahatladi. Mesaj cok netti :)

Ben bugun Rivers'in sokakta bir Pana taraftarindan cekindigini sanmiyorum. Ama bizim cocuklar olsa ya orta parmagini gosterir (ornekleri coktur), ya Hido gibi soktuktan sonra donup guler, dil cikarir, kisacasi kendini kurtardiktan sonra asagilar. Rivers'in olayi gerilimin disa vurumu ve kendine guvenden gelen makul bir tepki iken, diger saydiklarim asagilik kompleksi degil de nedir?

Tuesday, October 19, 2010

Sad but true!

Sabah kahvaltiyi takiben yaptigim kahve keyfi sirasinda rutin olarak ntvspor.net'te takiliyorum. Turkiye Super Fantastik Ligi bolumunde dun sabah Rijkaard'in yerine antrenor havuzundan kim gelecek muhabbetleri yapilirken ve en ciddi aday olarak Fatih Terim gosterilirken, aksam saatlerinde Hikmet Karaman ismi agirlik kazandi. Hatta Hakan Sukur de sportif direktorluk icin teklif aldigini acikladi. Bu sabah ise bambaska birsey oldu - Manisaspor baskani Kenan Yarali, Hikmet Karaman'in kontratini 2 yil uzattiklarini acikladi. Hemen ayaklanip bordo kapsonlumu aldim ve kendimi disari attim. Bir sigara yaktim. Hava serindi...

Sunday, October 17, 2010

Pazarlama harikası?

Resimde gordugun 7 kofteli Whopper, Burger King'in Windows 7'nin promosyonu icin kisa bi sureligine Japonya'da piyasaya surdugu Windows 7 Whopper. Yuksekligi 13cm olan bu Whopper ilk etapta 7 gunluk bir promosyon metasi olarak planlanmis. Nitekim, piyasadaki ilk 4 gununde 6000 civari burger satilinca, Burger King promosyon suresini 16 gune uzatmis. Tabii ki butun bu gelismeler Ekim-Kasim 2009 tarihlerine denk geliyor. Benim kendisiyle tanis olmam ise cenesinden operasyon geciren bir Japon arkadasima ameliyatin sebebini sormamla alakadar - 13cm'lik burger ve onu isirarak yemeye calisan Japonlarin antropometrik yapilari. Asil yadirgadigim sey ise Microsoft'un Windows 7'yi pazarlamak icin 13cm kalinliginda, 1000 calorilik ve yuksek kolestrollu bu kalp dusmani burgeri secmesi. Windows 7'nin Vista'dan daha az RAM gerektirdigini, netbooklarda bile yuksek performansla calisabildigini iddia ederken bunu pazarlamak icin 7 kofteli bi whopper kullanmak, hem de tanesini $8.50'a satarak...

Japanese Diego Maradona

Japonya'daki bir TV kanalinin duzenledigi yarismadan 2 eglenceli (ozellikle ilki harika) Diego Maradona taklidi!

Thursday, October 14, 2010

Bursalona

Malumunuz gündem oldukça yoğun bu sıralar. Maksat biraz kafamız dağılsın, hem bi nebze eğlenelim, eğlenirken de düşünelim dedik ve bu başlığı attık.

20 Ekim'de Manchester'da tarihi maçlarından birine çıkıcak Bursaspor. Daha önce Berbatov'la ilgili yazımda, mümkün oldukça ManU maçlarını kaçırmadığımı belirtmiştim. Valencia'yla oynadıkları son CL maçlarını İngiliz yorumculardan dinlerken, Bursaspor'dan averaj takımı gibi bahsetmeleri canımı sıkmıştı. Meğer bir tek onlar değilmiş böyle düşünen. Bakınız Sir Alex Ferguson maç öncesi Inside United dergisine yaptığı açıklamada neler demiş: "Yeşil-beyazlı takımın başkanının Rus olduğunu ve son birkaç yıldır transfere çok para harcadıklarını biliyoruz." Bursaspor'u yakından takip ettiklerini iddia eden 68 yaşındaki deneyimli menajerin gafı bununla da sınırlı kalmamış ve rakiplerinin kadrosunda iki Brezilyalı futbolcunun bulunduğunu kaydetmiş.

Konuyu milli maçlara bağlamak istemiyorum ama; Türk futbolunun katettiği(!) yol açısından baktığımızda, hepimizin dirseklerini sert bir yüzeye dayayıp, başını da ellerinin arasına alıp bi süre düşünmesi gerekiyo sanırım...

Kaynak: Sabah

Edit#1: Yarınki (02.11.2010) maç öncesinde, gazetecilerin maçla ilgili düşüncelerinin sorulması üzerine "55-0 Bursaspor kazanır." demiş. Ne kadar da komik gerçekten!..

Edit#2: Madem öyle, Ertuğrul Sağlam'ın Ferguson'a cevabını da yazalım: "
Ben buna ne diyeyim? Şaka yapmıştır herhalde. Kendisi ciddi bir cevap olarak söylememiştir. Bunu Ferguson'ın güzel bir şakası olarak, skoru bir kenara bırakıp Bursaspor kazanır tarafını ciddiye alıp gerçekleştirmeye çalışalım."

Sana da bu yakışırdı SAĞLAM. Yolunuz açık olsun...

Wednesday, October 13, 2010

Free Kick DERSen...

Dünkü İzlanda-Portekiz maçının açılış golü. Ne açılış ama!

Wednesday, October 6, 2010

UYGUNsuz!

2007-2008 sezonu bittiğinde artık tamam demiştik. Şehrimizin takımı ait olduğu yere geldi ve burda kalacak. Nitekim öyle de oldu. Kırmızı şimşekler 2008-2009 sezonunu 11., 2009-2010 sezonunu ise 7. bitirerek Süper Lig'deki yerini perçinlemişti artık. Hem taraftar kitlesi ve şehrin potansiyeliyle lige renk katmış, hem de büyük takımlardan dahi puan çalabilecek bir ekip haline gelmişlerdi. Öyle ki İstanbul'un 3 büyükleri Eskişehir deplasmanına gelmeye çekinir olmuşlardı.

Çocukluğumun Eskişehir'inde play-off zamanı gelip çattığında (nedense hep play-off oynamak durumda kalıyordu takım) sokaklar bomboş kesilir, herkes radyolarının (o zamanlar D-Smart da yok tabi) başına kurulurdu. Spikerin ses tonu ve şiddetine göre pozisyonlar hayallerde canlandırılır, her kaçan gol sonrası sokaklardan tıpkı bir koro ahengiyle duruma uygun nidalar yükselirdi. Yaşanan heyecanın nedeni ise gayet basit: Müzesinde 1 Türkiye Kupası bulunan, ligi 3 kez lig 2.si, 2 kez de lig 3.sü bitirmiş bir takımın taraftarları bulundukları yeri kendilerine yakıştıramıyorlardı.

Bu sezon ise, geride kalan 7 haftanın ardından, henüz galibiyetle tanışamayan kırmızı-siyahlılar ligin dibine (17.) demir atmış durumda. Bu nedenle de geçtiğimiz günlerde Rıza Çalımbay ile yollar ayrıldı. Hele bir Ümit Karan meselesi var ki hiç değinmek dahi istemiyorum. Neyse efenim, buraya kadar hadi anlamış olalım olan biteni. Sonuç itibariyle, Eskişehirsporlu yöneticilerin takımı bizden daha yakından takip ettiğinden şüphemiz yok. Bir anda Zico'nun ismi geçmeye başladı kulislerde, biz de sevindik hatta. Ya dedik, vizyon katar bu adam camiaya. Derken olan oldu ve Bülent Uygun'un görevinden istifa ettiği haberi patladı medyada. Ne olduysa da bundan sonra oldu zaten!

Yazımın son paragrafına başlamadan, biraz önce aldığım ve beni bu yazıyı döşenmeye mecbur eden haberden ötürü, bir Eskişehirli olarak, büyük utanç duyduğumu belirtmeden devam edemicem. İlk istifa haberini aldıktan sonraki şüphelerim Bülent Uygun'un Eskişehirspor'la anlaştığı haberi üzerine doğrulandı. Konunun Bucaspor'la ilgili olan kısmı ancak başka bir yazının konusu olabilir ve olmalıdır da. Fakat bu leke lig tarihine mürekkep usülü bulaşmıştır. Güzel şehrimin güzel insanları adına, üzerime vazife olmasa dahi, gerek Buca halkına, gerekse ülkemdeki tüm futbolseverlere karşı özrü bir borç biliyorum.

Bu noktadan itibaren başarıdan konuşmak ise laf-ı güzaf!

P.S. Federasyonu ise, bir daha böyle bir rezalet yaşanmaması adına, bu gibi durumlarda ödenecek tazminat tutarlarında ciddi bir artış getirmeye davet ediyorum. Ben FM'den olma kısıtlı bilgimle bu kadarını düşünebildim, lütfen ne gerekiyorsa yapılsın! Konuşturmayın daha fazla beni...

Edit#1: Takipçisi olacağımızı söylemiştik, sözümüzde duruyoruz. Etik Kurulu'nun yaptığı değerlendirme sonucunda Bülent Uygun
talimatlara aykırı biçimde menajerlik faaliyetinde bulunmasından dolayı tedbirli olarak Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’na sevk edildi.

Kaynak: ntvspor.net

Edit#2: Bülent Uygun'un faaliyetlerini(!) takip edecek hıza sahip değilmişiz meğerse, dolayısıyla siz Geppetto babanın çocuklarından özür diliyoruz. Yukarıdaki link'teki haber Buca-Eskişehir dosyasından tamamen farklı imiş. Kendileri gerçekten de talimatlara aykırı menajerlik(!) yapmışlar. Buca'da sezon öncesi transfer bolluğunun nedeni şimdi anlaşıldı. Tiksindim yahu...

P.S. Konuyla ilgili Ercan Güven'in yazısını okumak isteyebilirsiniz.

Edit #3: Umarım bu son edit olur, çünkü bu konu gerçekten kabak tadı vermeye başladı. Efenim, soruşturma sonrasında
PFDK Bülent Uygun'a 8 maç resmi müsabakalardan men cezası verdi. Eskişehirspor yönetimi de kararı ağır bulduklarını ve hocalarının arkasında olduklarını beyan etti. Bi yandan da Bucaspor yönetimi Uygun'un lisansı iptal edilmeliydi diyor. Herkes bişi söylüyo sizin anlayacağınız. Kalbim sıkışır gibi oluyo vallahi, daha fazla yazamıcam kusura bakmayın. Buyrun linkler, kendiniz bakın: 1 2 3 4
5 (yasal uyarı: kalıcı sinir tahribatına neden olabilir)

Sunday, October 3, 2010

Gercekten kazanmak...

Kor fanatik olmadigim icin kaybedilen bir mac sonrasi cok sinirlenmem. Ama bugun Trabzonspor, o eski efsane kadrosu gibi kazanmazken, ben de dahil tarafli tarafsiz cok insanin destegini kaybetmis olmali. Bence bugun TS siradan bir lig macini kazanirken sporsevenlerin gonlunde cok seyi kaybetti.

Agir yagmur sonucu patates tarlasina donen bir sahada spikerlerin BJK'nin top tutamamasini elestirmesi, Guti'den harikalar yaratmasini beklemesi abest. TS sadece kapanirken bir hava topunda BJK savunmasinin zaafini iyi degerlendirip harika bir gol atti. Bir cogunu da kacirdi. Ama BJK sadece ilk yarida TS'nin kanat zaaflarini iyi kullanirken, ikinci yarida daha plansiz saldirdi. Ilk yarida basketbol macini andiran muthis mac, ikinci yarida, ozellikle TS golu bulduktan sonra, kapanan Anadolu takimina karsi suursuzca saldiran Turk buyugu macina dondu.

TS 4. buyuk oldugu iddia ederken, yerlerde yatmalar, kendini yere atmalar, mac bitmisken rakibe yumruk atmalar, TS'ye yakismadi. Bu olanlar futbol'un F'sini degil ama siyasetin S'sini cok iyi bilen Senol Gunel'in verdigi taktik hakkinda da aydinlatici oldu. Sahada top oynamaya niyetli sadece Coleman ve Selcuk, oynayabilen sadece Selcuk varken bu TS ancak boyle kapandigi maclarda sevinebilir. Kanimca yine ligi Bursa, BJK, ve FB'nin altinda bitireceklerdir.

Kuddusi Mutfuoglu icin Ersin Duzen'in mac esnasindaki tweetleri yeterlidir herhalde. "kuddusi müftüoglu'nun kariyerinde tartisilmayan bir maç var mi acaba?" ve bundan bir saat kadar sonra "maci izleyen fay hatti bile kuddusi müftüoglu'nun yönetimine tepkisiz kalmadi!!!" yazdi. E hakem boyle olunca, zemin yuzunden asagi yukari ayni topu oynayabilen iki takimin macini da yazi tura kadar rassal bir bicimde belirlemis oluyorsunuz. Olan kaybeden takimin futbolcu ve taraftarinin sinirlerine oluyor...