Tuesday, February 15, 2011

Saka gibi



Eskiden gazete haberlerinde bir seviye olurdu. Simdi bu adamin yaptigini ayiplayan gazete(!), hemen hemen ayni ayibi kendisi yapiyor. Yazik...

Sunday, February 13, 2011

Everything that has a beginning has an end!

Cleveland Cavaliers.. Cuma gunu oynadiklari LA Clippers macindan once 26 maclik maglubiyet serileri vardi. NBA tarihinde ust uste en fazla kaybeden takim unvani cepteydi. Clippers'a kaybetmeleri halinde Amerika spor tarihinin ust uste en fazla kaybeden takimi olacaklardi. 27 maclik maglubiyet serisi. Cavs taraftarlari artik maclari kafalarina gecirdikleri karton torbayla takip ediyordu. Durumlarini anlatmak icin soyle bir site bile acilmisti. Bu seriye noktayi bugun Ohio'da oynayacaklari Washington Wizards maciyla koymalari bekleniyordu. Ne de olsa Wizards deplasmanda oynadigi son 25 maci kaybetmisti.

Clippers maciyla butun planlar suya dustu. Talihsiz bir sekilde Clippers macini uzatmalarda 126-119 kazandilar. J.J. Hickson, Baron Davis'in son saniye jump-shot'ini bloklamasaydi belki de tarih hala yaziliyor olacakti. Bu dugumun cozulmesinde Mo Williams'in geri donusunun payi da buyuk kuskusuz (14 asist, 17 sayi). Tarihe taniklik ediyorduk, ama o tarih 11 Subat 2011'de 26 maclik seriyle sona erdi. Simdi Cavs'in sezon sonuna kadar 27 maci daha var. 27'de 27 neden olmasin? Cavs oyuncularinin bir an once bu galibiyeti unutmalarini ve toparlanip kaldiklari yerden devam etmelerini umut ediyorum.

Not: Serinin ilk macinda bu aksam Washington'a Ohio'da 115-100 yenildiler. Elde var 1.

Saturday, February 12, 2011

Wazza

Aslinda bir seyler soylemek istiyor insan, ama olmuyor... Bogazinda dugumleniyor kelimeler. Belki ilk goruste bir kufur kacabilir agizdan, hepsi o... Gerisi cok anlamsiz...

Saturday, February 5, 2011

Printing Money


Liverpool tarihinin en pahali transferiydi Fernando Torres. Simdi de Ada tarihinin en pahali adami oldu. Hamstringlerinden defolu bir santrafora 50 milyon pound odemek tuhaf gelebilir. Ozellikle kagit uzerinde elinde Drogra-Anelka ikilisine sahip bir takim soz konusuysa. Modern futbol!. Elini cebine atan olduktan sonra herkes satilik. Para da Abramovic'de. Liverpool'un Premier Lig'de sadece 41 karsilasmada forma giyen Andy Carroll'a 35 milyon pound odemesi ise apayri bir tuhaflik. Kelebek etkisi?

Basa donelim. "The Kid"i en pahali Ispanyol futbolcu yapan 5o milyon pound o kadar tuhaf mi? Chelsea formasina Torres adini yazdirmak. Sampiyonluklari, gol kralliklarini bir koseye koyalim. Modern futbolun sozluk karsiligi endustriyel futbol. The Mirror'dan birkac dikkat cekici rakam:
  • Fernando Torres Ada'daki forma satislarinda 1. siraya yerlesmis bile. Liverpool'da yerine gelen Andy Carroll'un 1 formasina karsilik Torres'in satilan forma sayisi 250.
  • 3 yil once Liverpool'a transfer oldugundaki rakamlara gore Chelsea formasina talep 40% daha fazla.
  • Andy Carroll'a gore Liverpool'un diger transferi Suarez'in formasi 380% daha popular, ama 30'a 1 oranla hala Torres'in gerisinde.

2008/2009 ve 2009/2010 sezonlari. Premier Lig forma satislarinda lider Torres. Hatta 2008/2009'da Christiano Ronaldo onun gerisinde - Torres hem daha az gol atmis olmasina hem de hic kupa kaldiramamasina ragmen. 2007/2008 Liverpool gunleri, ilk sezon. Forma satislarinda 3. sirada. The Mirror'a gore The Blues formasi satislari su 10 gunluk surecte bu rakamin 40% uzerinde. Hala tuhaf mi?


Ronaldo'yla kapatalim. Temmuz 2009'da Real Madrid'e 80 milyon pounda mal oldu. Nisan 2010'a kadar Madrid ekibine 100 milyon pound kazandirdi. Bu meblagnin bir kismi Madrid'te satilan 1.2 milyon adet "Ronaldo 9" formasindan. Dikkat! Sadece Madrid'te satilan 1.2 milyon adet forma. Kissadan hisse. Futbol artik daha "modern"!

Friday, February 4, 2011

Gücü yetmedi...

Uzun bir aradan sonra ilk kez 90 dk takımımı izleme imkanı buldum. Öncelikle söylemeliyim ki sonuç ne olursa olsun oldukça keyifli bir maçtı. Sanırım artık galibiyete olan inancımızı yitirdiğimizden iyi futbol dahi umut yeşertmeye yetiyor.

Galatasaray kötü oynamadı, en azından çabaladı, koştu, pres yaptı (hem de çok sağlam pres yaptı) ama yetenekli adam eksikliği galibiyeti koruyamamaya yol açtı. Bunda Hagi'nin hatası da yok değil.

Maçta heyecan bir an olsun düşmedi aslında. İki takım da galibiyet için oynayınca göze hoş gelen bir futbol ortaya kondu.

Antep yaptığı transferlerle tabir yerindeyse taş gibi takım olmuş. Öncelikle Popov bugün kendine 3 büyükler denen ama gerek oynadıkları futbol gerekse sıralamadaki yerleri açısından sadece büyük birer hayalkırıklığı olan takımlarımızın hepsinde banko oynar. Gerçi önündeki adamın kendisini yakalayabilecek kondisyonunun olmaması (bir sigara da buna yak Balta) maçta en azından sağ kanatta parlamasını kolaylaştıran bir faktördü ama kendisi sol kanada alındıktan sonra da kalitesini belli eden işler yaptı (gerçi orada da önünde Sabri vardı :). Wagner ve Sosa da Antep'e bir beden büyük oyuncular. Bu adamları takımda toplayabilen yönetime selam ederim. Cenk'de (Milliyet'in haberine göre) Galatasaray tarafından istenmediği için Antep ile 4,5 senelik mukavele imzalamış. Misimoviç'in kadro dışında paslanmasına hala göz yuman yönetimime de Cenk ile ilgili bu başarısından dolayı selam ederim.

Stancu ise Galatasaray'da göze batan tek oyuncuydu. Klişenin dibine vuracağız ama: kumaşı iyi (teşekkürler Üründül, sayende adam tanımlarken aklımıza başka bir sıfat gelmiyor). Arda takıma katılabilirse eğer Stancu'nun verimliliği daha da artacaktır.

Sonuç olarak Galatasaray maçı umut veren bir futbol oynamasına rağmen bence teknik direktörünün yaptığı kritik hatalardan dolayı kaybetmiş oldu. Mustafa Sarp ve Aydın Yılmaz değil skoru çevirmek skoru korumak için bile yapılmaması gereken değişikliklerdi. Bu değişikliklerle Hagi oyuna sonradan bir de forvet de sokmasına karşın Galatasaray'ın hücum etkinliğini bitirdi. Baros hazır değil. Sarp futbolcu değil. Aydın'da gitsin düz koşu yapsın. İlk 11 de çıkan kadroya yapılacak Arda takviyesi ile bu takım iş yapar (yani iş yapar dediğim bu sene için Türkiye kupası finali ve ilk 6 da bitirmek oluyor tabi).

Wednesday, February 2, 2011

Barcelona Günlükleri - Hercules

Arada kaçırdığımız 5-0'lık Almeria kupa maçının ardından Hercules maçıyla geç de olsa karşınızdayız.
  • Rekorlar art arda gelmeye devam ediyor. Öyleyse hemen rakamların bize anlattıklarıyla başlayalım: Bu maçla birlikte 60/61 sezonundan bu yana Real Madrid'te bulunan 15 maç art arda galibiyet rekoru egale edilmiş oldu. Bu aynı zamanda Barcelona için de yeni bir kulüp rekoru.
  • Messi bu maçta kaydettiği 2 golle golsayısını 21'e çıkardı ve en büyük rakibi Ronaldo ile aralarındaki farkı 1'e indirdi. En yakın takipçisinin de 14 golle takım arkadaşı Villa olduğunu belirtelim. Ayrıca ilk beşte muhteşem trionun bir diğer elemanı Pedro'nun da 12 golle arkadaşlarına eşlik ettiğinin altını çizelim.
  • Messi hakkında bir not daha: Bu sezon resmi maçlarda kaydettiği gol sayısı 37'ye ulaştı. 10 gol daha bulabilirse Ronaldo'da bulunan kulüp rekorunu egale etmiş olacak. Bu maçta attığı ilk golün önemi ise Barca'nın Guardiola yönetimi altında 157. maçında 400 gol barajına ulaştığı gol olması.
  • Belirtmeden geçmeyelim, kaçırdığımız Almeria kupa maçı bu sezon 5 ve üstü gol kaydettikleri 9. maç!
  • Hercules'in hakkını vermemiz lazım. Eylül ayında Camp Nou'da tattırdıkları 0-2'lik (bu sezon şimdiye kadarki ilk ve tek) mağlubiyetin tesadüf olmadığını gösterdiler. Skor veya yukarıda link'ini verdiğim video sizi yanıltmasın. 85'te Hercules 10 kişi kaldı da 2. ve 3. goller ancak öyle geldi. Maç esnasında aldığım notlar da beni doğrular nitelikte: a) 54. dakikada kaleyi bulan şut sayısı => Barca: 3 vs. Hercules: 2. b) 43. dakika itibariyle topa sahip olma oranları => Barca: 63% vs. Hercules: 37%. İçinden sen neler saçmalıyosun diyenler için hemen ekleyelim: Bu maça kadarki topla oynama ortalamaları 72% idi!
  • Hepsinden ötesi, Hercules dersine çalışmış. Duran toplarda, misal kornerlerde 2 kişi izinli oldukları çizgilere kadar çeyrek daireye yaklaşarak, aynı şekilde kaleci vuruşlarında ön alanda adam paylaşarak Barcelona'nın topu oyuna sokuşlarını sekteye uğrattılar. Bu arada, ilk yazımızda altını çizdiğimiz köşe vuruşu organizasyonlarına karşı sonunda önlem alan Hercules teknik direktörü Esteban Vigo'nun da 77-87 yılları arasında Barca forması giymiş olması ilgi çekici bir detay.
  • Bir önceki yazımızda başladığımız veri toplamaya devam: Barca'nın bu maçta düştüğü ofsayt sayısı 6. 2'si bana göre yanlış karar, bunlardan 1 tanesi de filelerle buluştu bu arada.
  • Madrid'le puan farkı 7'ye çıktı. Daha erken ama bakalım Katalanlar art arda 3. sezonda da şampiyonluğa ulaşıp 91-94 arası Cruyff'lu efsane kadronun 4 sezonluk rekoruna bi tık daha yaklaşabilecekler mi? Takipteyiz...