Monday, October 22, 2012

Nerede kalmıştık?

Hepimiz geri donuslerin hastasi degil miyiz? Bizim blog'un uzun suren suskunlugunu bozarak muhtesem bir geri donus icin boyle bir "bomba" gerekiyor sanirim...

Saturday, May 12, 2012

Türk'ün Medeniyetle İmtihanı

Aradan iki ay geçti ama yazmazsam olmaz. Münich'e geldik bi kere madem, Allianz Arena da bi maç seyretmeden dönmek olmazdı elbet. Hemen fikstüre bakıldı. İlk maç Schalke. Güzeeel. Bilet? Orda dur. Biletler daha sezon başlamadan tükenmiş hacı. Kapasite? 66.000. 38.000'i kombine. Vay canına... E napçaz? Valla hacı ya karaborsa kovalıycan, ya daaa... Bi yöntem daha var ama...

Bilet Borsası
Maça gi(t/de)meyecek olanlar biletlerini şuraya koyarlar. Sen de yakalayabilirsen alırsın. Zaten Schalke maçına günde 2-3 bilet falan düşüyo. Bu da tüm gün F5'in yakasını bırakmamak anlamına geliyo tabii. 150 €'dan başlayan fiyatları da görünce bu maçı bir an önce unutup önümüzdeki maçlara odaklanmamız gerektiğine kanaat getiriyoruz. Bi sonraki maç iki hafta sonra Hoffenheim'la. İyi madem, biz de bu arada dersimize çalışırız biraz: 18 ve 11'ler, kişisel ve takım istatistikler/i, sakatların durumu, teknik ve idari personelden demeçler vs.

Ertesi hafta deplasmanda alınan Leverkusen mağlubiyeti sonrası Dortmund'la puan farkı beşe çıkınca tepki koyarak maça gitmeyen arkadaşlar sağ olsun Hoffenheim maçına bilet bulmak beklediğimizden kolay oluyo ve maç gününü beklemeye koyuluyoruz.

Ohhh Beee
Beklenen gün geldi çattı. Maç saatinden iki saat evvel arabamıza atlayıp otobandan stadın yolunu tutuyoruz. 20 dk.'da ordayız. Trafik levhalarının yardımıyla kimseye bir şey sormaya ihtiyaç dahi duymadan stadın 10.000 kişilik otoparkına (Avrupa'nın en büyük yeraltı otoparkı) park ediyoruz. Zıp zıp sekerek yukarı, stadın dışındaki sosyalleşme alanına çıkıp bilet kuyruğuna girerken bir yandan da biralarımızı yudumlamaya başlıyoruz. Ortamda alkol seviyesi yüksek; lakin herhangi bir taşkınlık söz konusu değil. Metrodan inip tezahüratlar ve marşlar eşliğinde stada yürüyen gruplar geçiyo önümüzden. Tek bir kaynak girişimine dahi tanık olmaksızın 15-20 dk. içerisinde biletimizi alıyor ve birkaç fotoğraf çek(il)ip stad girişine doğru hareketleniyoruz. Bu andan itibaren içeri girene kadar başka hiçbir ademoğluyla temas etmiyorum! Salına salına giriyoruz yani içeri. Şaşkınlıklar içerisindeyim! Bunu kaldırdım tamam ama maç esnasında en azından bi itiş kakış, denge kaybı  falan yaşanmazsa işte o zaman ben ben olmaktan çıkarım korkusuyla başıma geleceklere kendimi hazırlamaya çalışıyorum.

Fan Shop'a yapılan ziyaretin ardından boyunlara sarılan atkılar ve tazelenen biralar eşliğinde stadın içerisinde gezinmeye başlıyoruz. Daha maçın başlamasına bir saat var nasıl olsa. İçeride nakit geçmiyo, onlarca kiosktan birinden otopark çıkışında da ihtiyacımız olacak Arena Card'ı belirli bir depozito karşılığında temin edip bir miktar nakit yüklüyoruz. Halen kimseye herhangi bir şey sorma gereği duymadık (Almanca'mız da kısıtlı yanlış olmasın.). Yine onlarca büfelerden birinde karnımızı doyurup tribünümüze doğru seyirtiyoruz. Girişte bizi bir görevli karşılıyor. Biletlerimize hızlıca göz attıktan sonra bizi içeri buyur ediyor. Hacı cebimde çakmak, cüzdanımda bozuk para, çantamda su şişesi de dahil olmak üzere bilimum fıydırmaya elverişli nesne var, bu ne laubalilik diye isyan edesim geliyo, zorlukla yatıştırıyorum kendimi.


Seyir açımız bileti en ucuz kategoriden almış olmamıza rağmen oldukça iyi. Bunda stad fotoğrafları ve planını önüme açıp bir banka soygununa hazırlanırcasına titizlikle çalışmış olmamın büyük katkısı var elbet! Futbol tanrılarından bendenize akıl fikir dileyip maça dönüyorum yüzümü. Etrafta geyik bi yana harbiden de her yaştan insan var. Hatta bir de köpek gördüm desem bilmem inanır mısınız? Bira tüketimi her zaman olduğu gibi (özellikle Bavyera'da) had safhada. Eğlence gırla. Santra zamanı gelip çattığında kaynaştığımız elemanlardan biri "Yalnız moruk biz burda maçları oturarak seyretmeyiz." diyerek uyarıyor beni. Bu kadarı da fazla ama! İçimdeki ergene daha fazla hakim olamayıp, yaptığı münasebetsizliğin farkında olmayan kırmızılıya "Sen benim nerden geldiğimi biliyo musun olm?" diye çıkışıyorum. "Yoo nerden?" sorusuna da "Ribery'ye sor, o anlatır." cevabını vererek iyice çirkinleşiyorum. Sarf ettiğim sözcüklerden sonra artık kimsenin yüzüne bakacak halim yok. Lakin koca bir 90 dk. var önümde. Alnım dik tamamlamalıyım bu maçı. Artık bir tek kendimden değil, 75 milyondan sorumluyum zaar.

Uzatmayalım, şansımıza Bayern gole boğdu Hoffenheim'ı. 80. dk.'da skor 7-0 iken "Beyler..." dedim "Bir maç günü bu kadar dertsiz tasasız geçemez, geçmemeli. Gelin dedim madem, kendi sıkıntımızı kendimiz yaratalım. Maç sonrası trafiği stresine sokalım kendimizi." ve meraklı bakışlar altında apar topar, kaçarcasına arabaya doğru hızlı adımlarla yürümeye başladık. Maç günlerinde kısa fasılalı ekstra metro seferleri konulduğunu ise çok sonra öğrenecektim. 

P.S. Meraklısına birkaç foto da şurda var.

Friday, May 11, 2012

Tarla Çiçek Açmış...


Beşiktaş'ın FB'yi 1-0 yendiği ve GS maçındaki taşkınlıklardan ötürü alınan ceza nedeniyle maçı sadece kadın ve çocukların izlediği maçı TV'den izleyenlerin dikkatini çekti mi bilmiyorum. Zira yayıncı kuruluş zaman zaman tribünlerin sesini kıstı gibime geldi benim. Neden mi? Neden olacak, erkekler neden stada giremiyolarsa ondan, küfür!

Özellikle takip ettim PFDK'yı ve beklenen ceza geldi. Rakam önemli değil; zira Beşiktaş bu sezon aldığı cezalarda açık ara lider yanlış bilmiyosam. Küfredenler de yeni sezonda bi atkı, bi de forma alıverirler, vicdanlar rahatlar ne de olsa...

Yazının başlığını Tarihe Geçtik koymaya hazırlanırken bir de ne göreyim. Meğer ilk değilmiş ki bu. Daha önce de farklı klüpler sadece kadınların ("ve çocukların" yazamıycam üzgünüm) izlediği maçlarda edilen küfürlü tezahürat nedeniyle ceza almışlar. E öyleyse Stadlar Çiçek Açmış hakkaten de!

İşin garibi gugıla "kadın, küfür, seyircisiz" yazıp karşıma ilk çıkan bir iki blog ve portalda da şöyle ifadelerle karşılaştım: "Kadınlar Sövemez mi?", "Küfür Sadece Erkeğin Hakkı mı?". İşin boyutu gayet sosyolojikmiş yani anlayacağınız...


Hülasa, bu uygulama derhal kalksın, basında çıkan "Erkekleri Aratmadılar" haberleri de derhal bitsin lütfen. Biz de bi farkınız var sanmıştık. Sosyolojiden anlamıyoruz ya, ondan olacak heralde, yanıldık.

Kaçıran Bin Pişman


Bu sene dokuzuncusu gerçekleştirilen Berlin Uluslararası Futbol Filmleri Festivali'nde gösterimi yapılan filmlere ait içeriğe (Birçoğunun fragmanı da mevcut.) buradan ulaşabilirsiniz. Geçtiğimiz senelerin arşivine ise şuradan. Meraklılarına duyurmuş olalım.

P.S. Biz de borges'ten duyduk.

Wednesday, May 9, 2012

Siyah-Beyaz: GS vs. FB

Uzun zamandir yazmak istedigim bir mevzu. Hani GS ve FB birbirine dusman ya. Hani FB'ye herkes dusman, BJK de GS'yi sever ya. Kulliyen yalan...

Yoneticiler ne dusunur bilemem. Is/cep durumuna gore, ya da sirketlerinin girdigi ihalelerde hangi kulubun yoneticisinin etkisi olacagina gore bu dinamikler degisir. Ya da "ben tam ortaya i$erim, kimsenin ustune sicramaz" diyen bir yonetici cikip hem GS hem FB hem de Anadolu kuluplerinin bir numarali adami olabilir.

Bu isler genel olarak mide bulandirici isler. Yok yok sike degil, sike boyle olmaz. Suna bakip bir futbolcunun sike yaptigini iddia etmek abesttir. Burada cok ciddi bir oyunun oldugu (futbol bu oyunun aslinda hic bir yerinde), ayrintilarinin ne oldugu, kimlerce neden tezgahlandigi artik satir aralarini okuyanlarca malum. Neyse ki kantarin kendi taslarindaki pisligini, karsi tasa disaridan pislik tasiyarak dengelediler de sular duruldu. Turkiye'min hassas dengeleri. Medya "sike yapana acikca ceza yok deniyor" demecleri veren yaltaklari gozumuze soka dursun, satir aralarindan biz de ustumuze dusen mesaji efe sinif baskanindan aliyoruz "Benjamin ya da modern mimari icin basina buyruk is yapana itinayla kilif dikilir"

Gelgelelim tum bunlar olurken GS de kendini dunyanin en akce pakce kulubu ilan etti. Gecmisteki 8-0'lik Ankaragucu macinin siradan bir mac oldugunu ispatlamak icin Besiktas'in da ayni takima bilmemkac gol atmasi, hatta Adanademirspor'a attiklari kullanildi. Ancak bu maclarin hicbirinde kaleci tuttugu topu rakip forvetin ayagina birakip devre arasinda oyundan alinmamisti. Ama Ibrahim Akin'in mimigini gorecek kadar dikkatli bakan gozler bunu kacirmis olmali.

Sadede gelecek olursam; benim icin mevzunun ozeti basittir. FB yenilmeyi bilen, GS bilmeyen takimdir.

Ne BJK'nin, ne TS'nin, ne de bildigim bir Anadolu takiminin "efsane GS maci" yoktur. Olamaz, musaade etmezler, agzinizin tadini bozana kadar anlatirlar. Ama BJK'nin, TS'nin, FB'nin malzeme oldugu cok mac vardir. Yine FB GS karsilastirmasina donecek olursak;

FB BJK'ye iceride kaybeder. BJK kalecisi yoktur. FB bunun BJK icin bir efsane olmasina ses etmez, eger kafasini oturur.

GS FB'ye kaybeder, cektigi sut sayilarini rakiple karsilastirir, topa sahip olmasini anlatir. Bir de tabii son zamanlarda tribunde actiklari o bi boka benzemeyen sozde 3 boyutlu kareografiyi anlatirlar...

FB sampiyonlugu kaybeder, sampiyon oldu sanip sahalara iner, alay edilir. Cikip zurtlamaz. Eger kafasini oturur.

GS sampiyonlugu onumuzdeki hafta kaybeder. Play-off'lara giydirilir. Ne kadar sacmadir. Onemli olan normal sezonu en onde bitirmis olmasidir, kendi sahasinda 3 kuvvetli takima da puan kaybetmesi onemli degildir. Hatir kupasi maclari gibi muazzam bir espri patlatilir. Oysa dunyanin play-off oynanan tum organizasyonlarinda ligi en onde bitirenin sampiyonlugu garantidir, play-off formalitedir, yoksa haksizliktir, neden normal sezon oynansindir... Simdilik bu sarkinin verse'undeyiz, haftaya nakaratta gulusmek uzere...

YAZARDAN EDIT: Evet, tahminlerimde yanildim ve GS sampiyon oldu. Ama tesbitimde yanilmadigimi Ali Durust haykirdi: "Berabere kaldik ve sampiyon olduk. Beraberlik yetiyordu berabere kaldik, yenmemiz gerekseydi yenerdik." Iste anlatmaya calistigim sey budur, bu artik kendine guven degil burnu buyukluktur. Zira maci da sezonu da izledik, GS iyi oldugu zaman helal olsun dedik. Ama GS FB'nin elinden "onceden anons edilen" play-offlarda resmen zor kacmistir. Insanlarin, ozellikle bazi GS'lilerin, bu kadar kendi merkezli dusunmesi ne kadar aci... Boyle olmayan GS'liler adina, muhtesem insan, en buyuk GS'li Ergun Penbe'yi de bir kez daha analim...

Saturday, May 5, 2012

FA Cup Blues

Futbol bakimindan kisir gunun merakla beklenen aktivitesi kuskusuz Chelsea ve Liverpool'un tarihlerinde ilk defa karsi karsiya geldikleri FA Cup final maciydi. Chelsea, karsilasmayi 2-1 kazandi ve son 6 yilda 4. kez (toplamda da 7. defa) FA Cup'i kucaklamis oldu. Bakici-antrenor Roberto Di Matteo da Villas-Boas'tan gorevi devraldigindan beri cektigi cefanin odulunu - bir nebze olsun - almis oldu. Arzuladigi esas odul Chelsea ile olan kisa donemli kontratinin sezon sonunda uzatilmasi olacaktir heralde. Bu karsilasmada kunyelerinde Chelsea yazan 2 tane de rekor kirildi bu arada: (1) Didier Drogba, Chelsea'nin mactaki 2. golunu atarak 4 ayri FA Cup final macinda gol atabilen ilk futbolcu oldu, (2) Ashley Cole, kaldirdigi bu kupa ile 7 defa FA Cup sampiyonluk sevinci yasayan (Arsenal ile 3, Chelsea ile 4 defa) ilk futbolcu unvanini kazandi .

Chelsea'nin soyunma odasi sampiyonluk kutlamalarinin gosterildigi kisa bir video da asagida, Didier Drogba'nin mukemmel dans sovuyla birlikte...

Friday, May 4, 2012

the Googlers


Real Madrid futbol takimi 32. La Liga sampiyonlugunu 3-0 kazandiklari Athletic Bilbao macinin ertesi gunu Cibeles'te kutladi. Jose Mourinho yonetiminde Barcelona'yi ilk defa (nihayet) maglup edebildikleri La Liga karsilasmasinin sadece 2 hafta sonrasinda. Madrid ekibi ayni zamanda La Liga'da bir sezonda atilan en fazla gol rekorunu da 115 gol ile kirmis durumda ve onumuzdeki gunlerde guncellemeye de devam edecek sanki. Bu verilerin isiginda Mourinho, kendisini "idare ettigi takimlara her daim anti-futbol oynatiyor, tek yaptirdigi sert savunma" argumaniyla elestiren ve ideal futbol olarak Barcelona'nin tiki-taka pas stilini isaret eden futbol yorumcularini es gecmek istememis:

My team played some of the best football in history. But there are some luminaries who believe that only one type of football exists on earth. But these people only know football through Google. They swallow knowledge, but know nothing.

Amerikalilar'in "the Googlers" seklinde ifade ettikleri bir alt grup esasinda on plana cikardigi, hep en gucluye ve kazanana sempati duyan taraftarlari dahil ettikleri "the Glory Hunters" segmenti gibi. Kendisi "the Googlers"a sitem ede dursun Turkiye'deki mumtaz spor yazarlarinin/yorumcularinin arastirma yapmak bir yana internet kullanabilme yetisine sahip oldugu bile muamma. Zaten Turkiye sinirlari dahilindeki tek gercek sudur: herkes her konu hakkinda fikir/bilgi sahibidir. Futbol yorumlari da "hatir" ile yapilir. Nokta.

Wednesday, May 2, 2012

Financial "Unfair" Play

La Liga'yi 2. sirada bitirmek ve 9 Chelsea'li futbolcu ve Fernando Torres tarafindan Sampiyonlar Ligi'nin disina itilmek ne kadar merak ediyorsaniz cevabi $217,014,221. ESPN'in Money Issue'daki maas anketine gore bu rakam Barcelona'nin 2011-2012 sezonu maas bordrosundaki toplam meblag. Ayni rakam Barcelona'yi ust uste 2. kez en fazla maas odeyen spor takimi yapiyor, hem de sadece Ispanya'da degil butun dunyada. Bu Pep Guardiola'nin kadrosundaki her bir futbolcu icin ortalama $8,680,569 ediyormus, veya haftalik $166,934. Barcelona'nin Madrid'deki kankalari listede 2. siradayken Eastlands'te Sheikh Mansour bin Zayed Al Nahyan kaynakli petrol dolarlarinin akisi Manchester City'i bu sene 10. siradan 6 basamak yukariya tasimis durumda. Listenin tepesindeki 10 takim ve odedikleri yillik ortalama maas degerleri asagida:


Dikkatinizi cekmistir, listenin zirvesindeki 10 spor kulubunun 7'sinin kunyesinde "futbol" yaziyor ve bunlara 3 Amerikan takimi - Yankees, Los Angeles Lakers ve Philadelphia Phillies - eslik ediyor. Gectigimiz sene zirvedeki Amerika'li takim sayisi 5 idi. Anketten cikarilacak esas sonuc su: Avrupa futbolundaki maas artisi korkutucu bir seviyeye dayanmis durumda. Machester City'de 26%'lik artis bir yana Barcelona ve Chelsea'daki 10% ve 13%'luk oranlar gozden kacmamali. Diger taraftan Amerikan sporlarindaki maas miktarlarinin bir limiti oldugu ve takimlarin kontrollu harcamalar yaptiklari gorunuyor. Misal, su anda en karli Amerikan sporu NFL ama 2011 listesinde en tepedeki NFL takimi $149.8 milyon ile 75. siradaki Pittsburgh Steelers. Veya Amerikan sporlarinda listenin tepesindeki 2 takim Los Angeles Lakers ve New York Yankees 2010-2011 sezonuna gore oyuncularina daha az maas oduyor: Lakers'ta 4%'luk, Yankees'te de 8%'lik bir dusus var. Bu rakamlar belki de futbolun global gucunu ve topluluklarin bir topu tepmesi icin sporculara milyon dolarlar odenmesine aldiris etmemesini kanitlayan en guzel veri. Veya UEFA'nin neden Finansal Fair Play'i bir an evvel yururluge koymasi gerektiginin.

Monday, April 30, 2012

Tchu Tcha Tcha

Barcelona, ard arda gelen Real Madrid ve Chelsea travmalarinin ardindan huzuru yine La Liga'da buldu: Pazar gunu La Liga'da dusme hattinin 6 puan uzerindeki Rayo Vallecano ile oynadiklari tek kale maci 7-0 kazandilar. Davi Alves'in asistiyle attigi Barcelona'nin 5. golunden sonra Thiago gol sevincini paylasmak icin Dani Alves'in yeniden yorumladigi Tchu Tcha Tcha dansina katildi. Rayo taraftarlari 5-0'lik skoru kutlayan kareografiyi yuhalarken Barcelona kaptani Carles Puyol bu ikilinin yanina depar atti ve ozellikle Thiago'yu paylayarak dansa noktayi koydu. Ayni dakikalarda kameralarin odaklandigi Pep Guardiola ve halefi Tito Vilanova, Puyol kadar mutlu gozukuyorlardi. Puyol'u Barcelona icin bu kadar degerli kilan belki de bu yaklasimi. Ligden dusmemek icin mucadele veren bir takima 5. golu attiginda bu sekilde sevinirsen tatsiz tuzsuz bir goruntu cikar ortaya. Uzucu olan ise 30 yasindaki Dani Alves'in bunu hala kavrayamamis olmasi.

Sunday, April 29, 2012

#23 ve Michael Jordan

 
But did we want to chase the most pingpong balls? No way. Ever since I've owned the team I think we've made some very positive moves on the business side. We had to make a difficult decision to turn over the talent. This year the talent we had didn't respond, but that doesn't cause me to turn my back on the plan.
Michael Jordan

Modern basketbol lugatinda Michael Jordan'in forma numarasi "23" ile "azamet" kelimesi Jordan'i izleme sansina sahip pek cok basketbolsever icin es anlamlidir. Nitekim, artik basli basina bir marka olan "23" Michael Jordan icin bambaska bir anlama sahip. Persembe aksami, Jordan'in luks locasindan takip ettigi ve Charlotte Bobcats'in 84-104 kaybettigi New York Knicks karsilasmasiyla Bobcats ust uste 23. maglubiyetini aldi. Gelisme bolumu bu maglubiyet serisi olan hikayenin en carpici bolumu sonuctu: Bobcats, lokavttan muzdarip 66 maclik 2011-2012 NBA sezonunu NBA tarihinin en kotu kazanma yuzdesiyle (0.106) noktaladi. Rekorun onceki sahipleri 1972-1973 sezonunu 9-73 (0.110) ile bitiren Philadelphia 76ers idi. Bobcats bu sezonunu 7-59 ile tamamladi ve hakikaten numaralarin isaret ettigi kadar kotu durumdalar, hatta belki daha da beter. Normal sezon sonunda "attiklari sayi" ve "sut isabet yuzdesi" kategorilerinde son sirayi parsellemis durumdalar. Dahasi, oynadiklari 66 karsilasmanin 22'sini 20 sayi ve uzeri farkla kaybettiler. Acikcasi hangi bakimdan daha kotu durumda olduklarina karar vermek zor, hucumlari mi yoksa savunmalari mi.

Bu sezon taraftarlarinin adeta izdirapla takip edebildigi Bobcats, Jordan'in basketbol oyuncusu iken sahip olduklarinin neredeyse hepsinden yoksun. Mesela, uretken ve yarismaci degiller, daha kotusu Bobcats maclarini izlemek zevk degil aci veriyor. Bobcats kadrosunda Jordan'in karizmasina az biraz yaklasabilecek kimse yok - sahayi domine etme yetisine deginmiyorum bile. Organizasyonun yuzu diyebilecegimiz (en azindan basketbol sahasinda) bir isim de dikkat cekmiyor, hatta ufukta bile gorunmuyor. Ve butun bunlar Jordan'in omuzlarina yuklenmeye devam ediyor ve kendisinin yonetici kimligi/itibari her gecen gun darbe uzerine darbe aliyor. Jordan'in artik yuksek sesle sorgulanmaya baslayan kararlari "Hall of Famer"i yeni bir tartismanin merkezine cekmis durumda: Jordan yoneticilik yapabilecek yetiye sahip mi? 

Hatirlarsiniz, Chicago macerasi sonrasi Jordan Washington'da 1.5 sezon gecirmisti - once takim baskani daha sonra da part-time oyuncu olarak. O donemki Wizards Amerikan medyasi icin cok albenili bir organizasyon kivamina gelmisti ama takim/sportif basari olarak felaket durumdaydilar. Geri donusu de Jordan'in Wizards takip sahibi Abe Pollin tarafindan kovulmasi olmustu. Jordan'in yargilandigi konu basliklari kisaca (1) Juwan Howard ve Richard Hamilton'i takas etmesi, (2) 2001 NBA Draft'inda 1. siradan Kwame Brown'i secmesi ve (3) Larry Hughes ile yuklu bir kontrat imzalamasiydi. Jordan, 2006'da Charlotte Bobcats'in hisselerinin bir kismini satin alarak organizasyonun o donemki en buyuk hissedari ve sahibi Bob Johnson'in ardindan en buyuk 2. hissedar oldu. Ve tabii ki Bobcats'in basketbol operasyonlari yonetiminde soz sahibi.

Uzerinden 5 yil gecmis olmasina ragmen kotu personel secimi vebasi pesini birakmadi Jordan'in. NBA Draft'inda 2006'da Adam Morrison (3. siradan), 2007'de Brandan Wright (8. siradan), 2008'de ise Alexis Ajinca secimleri karavanaydi. 2006'daki Morrison tercihiyle iskaladigi oyunculardan bazilari sunlardi: Brandon Roy, Randy Foye, Rudy Gay, Rajon Rondo. 2008'deki draftta gozden kacan isimler de dikkat cekici: Joakim Noah, Thaddeus Young, Rodney Stuckey, Wilson Chandler. Draft secimlerinde gun yuzune cikan veba takas tercihlerine de bulasti Jordan'in. Misal, Subat 2010'da Ronald Murray, Acie Law ve 1. tur draft hakki karsiligi Tyrus Thomas'i takas etti Jordan (Pof cikmasi bir yana Thomas'in 3 yil icin $26 milyonluk bir kontrati var ve gectigimiz haftalarda Bobcats menajeri Paul Silas ile soyunma odasinda yumruklastiklari konusuluyor). 

Jordan idaresindeki Charlotte Bobcats 2 yil once (Jordan'in Mart ayinda en buyuk hissedar oldugu 2010 yilinda) playofflara adim atmayi basarmis, fakat Orlando Magic'e 4 macta boyun egmislerdi. Jordan, bu supurulmenin faturasini oyunculara cikarmis ve takima reset atmak icin kadroyu dagitmisti. Ise yaramadi: 2011 draftinda sectikleri Kemba Walker organizasyonun aranan yuzu/kani olamadi. 2012 NBA Draft'inda Charlotte Bobcats bu defa 0.25 sans yuzdesiyle 1. siraya kapak atmis durumda. Kurada sanslari yaver giderse (daha dogrusu bir aksilik olmazsa) 1 numarali topu sececekler ve Kentucky'nin forveti Anthony Davis ile yine en bastan baslayacaklar. Davis, Bobcats organizasyonunu Jordan'in golgesinden kurtarabilecek mi? Neden olmasin. Peki ama ya vebadan?

Saturday, April 28, 2012

Win or Go Home

Lokavt magduru 2011-2012 NBA sezonu Persembe aksami nihayetlendi. Muzdarip olma sirasi yaklasik 4 saat sonra Chicago Bulls - Philidelphia Sixers eslesmesiyle start alacak NBA playofflarinda! Iyi seyirler...

Wednesday, April 25, 2012

Celtics Bench vs. Heat Bench

In my 11 years, that's the worst game I've ever witnessed. In the NBA, you've got to take the good with the bad.
Shane Battier - Miami Heat

TD Garden'in ev sahipligi yaptigi 2011-2012 NBA sezonunun son karsilasmasi Boston Celtics ve Miami Heat arasindaydi ve "NBA Yaz Ligi" kivaminda seyreden maci kaciranlar gecenin talihlileri oldular. Mactan hemen once birisi hizli adimlarla yaniniza yaklasip biletlerini satmayi teklif etse ne olup bittigini maca baslayacak 5'ler anons edildiginde coktan anlamis olurdunuz. Cunku, bu haftasonu start alacak "2012 NBA Playoffs" golgesinde hem Doc Rivers hem de Erik Spoelstra takimlarindaki yildiz basketbolculari dinlendirmeye karar verdiler. TD Garden'daki biletli taraftarlar da LeBron James, Dwyane Wade, Chris Bosh, Rajon Rondo, Kevin Garnett gibi all-starlarin yerine Dexter Pittman, Ryan Hollins, Sean Williams gibi kutukleri takip etmek zorunda kaldi. Sonuc - ongorulebilecegi gibi - TV karsisindaki basketbol seyircisini, medyayi, ama daha onemlisi biletli 18626 taraftari gucendirmek oldu. Soz konusu basketbol karsilasmasinin ne kadar bayagi oldugunu su istatistikler ortaya koyuyor sanirim: 1. ceyregin sona ermesine 5:45 varken Boston 0-11 gerideydi, 1. ceyrekte 2 takim toplamda 17 top kaybi yapti ve sadece 12 isabet buldu, 3. ceyrek sonunda skor 50-50 idi, Miami attigi 66 sayi ve yaptigi 24 top kaybi (11 tanesi ilk ceyrekte) ile her 2 kategoride de sezon rekorunu kirdi.

You know these games are still important, probably for both teams. We pretty much know our rotation[for the postseason], but someone else is always going to help you in the playoffs, and games like this can give you confidence. That was huge for Sasha Pavlovic.
Doc Rivers - Boston Celtics

Netice olarak bir takimin kazanmasi gerekiyordu ve Boston Celtics son ceyrekte Sasha Pavlovic'in adeta alev almasiyla (kullandigi son 7 suttan 6 isabet cikardi ki durumun vahametini yeterince anlatiyor sanirim) karsilasmayi 78-66 kazandi. Pavlovic de maci 16 sayiyla tamamladi: 50% 3PT, 70% FG. Bir kisim Celtics taraftari Boston'daki evlerine galibiyet sarkilariyla donduler, ama tahminen daha kalabalik bir grup mac biletine hic ettikleri paranin agirligini hissettiler. Bu asamada Rivers ve Spoelstra'nin as oyuncularini dinlendirme kararlariyla ilgili bir problemim yok. Sonuc olarak, takimlarini sadece 4 aya sikistirilmis 66 maclik NBA sezonunda tasiyan oyuncularini dinlendirmek - ozellikle Kevin Garnett'in All-Star arasi sonrasi uzerine cok yuk bindi - ve lokavt nedeniyle yogun gececek playoff kosusu oncesi 100% hazir hale getirmek onlarin oncelikli vazifesi. Playoff neticelenip hersey sona erdiginde de 24 Nisan'daki as oyuncularini dinlendirme kararlariyla degil Mayis ve Haziran'da yapacaklari playoff karsilasmalarinin sonuclarina gore yargilanacaklar. Diger taraftan, bu karsilasmanin TNT'de naklen yayinlanmasi ve esasinda her 2 takimin da dun aksam alacaklari galibiyetle playoff potasinda ev sahibi avantaji yakalama ihtimalleri (Boston'in Atlanta eslesmesinde, Miami'nin de olasi bir Chicago eslesmesinde), basketbol seyircisinin hayal kirikligini daha da kuvvetlendirdi. Maalesef bu ilk defa yasadigimiz bir deneyim degildi ve son defa da olmayacak. Dolayisiyla tek temennim NBA yonetiminin normal sezonun son ayindaki maclar icin hem takimlari hem de taraftari mutlu edecek cozum onerileri sunmasi. Ozellikle biletli taraftarlar all-star basketbolculari yakindan seyredebilmek icin ciddi para harciyorlar ve onlari yedek kulubelerini izlemeye mecbur kilmak pek adil degil.


Bipolar Bozukluk


The concussion ... demonstrates the danger posed by violent acts of this kind, particularly when they are directed at the head area. We remain committed to taking necessary measures to protect the safety of NBA players, including the imposition of appropriate penalties for players with a history of on-court altercations.
NBA Commissioner David Stern

Los Angeles Lakers'in 2012 NBA Playoff gemisi daha limandan ayrilamadan onemli bir darbe aldi. NBA yonetimi, Pazar gunu oynana ve 2 uzatma sonunda LA Lakers'in Oklahoma City Thunders'i 114-106 yendigi karsilasmada Thunder guardi James Harden'a dirsek attigi icin Metta World Peace'e 7 mac ceza verdi. World Peace, LA Lakers adina normal sezonun son randevusu olan Sacramento Kings mucadelesinde forma giyemeyecek ve geriye kalan 6 maclik ceza playofflara tasinacak. LA Lakers, playoff agacindan 6 mac oynamadan duserse de kalan maclar NBA'in 2012-2013 sezonuna aktarilacak. World Peace'in cezasi nedeniyle forma giyemeyecegi bu 7 mac 2011-2012 sezonunda oynanirsa kendisinin maddi kaybi $348.000 olacak (oynamadigi maclarda maasini alamayacagi icin).

I hope James Harden is OK. I apologize to the Oklahoma City Thunder fans and the Thunder organization.
Metta World Peace

7 maclik oynamama cezasi Metta World Peace'in 13. (sanssiz) senesini doldurdugu NBA kariyerindeki 13. cezaydi. Eylul 2011'de Ron Artest adini Metta World Peace olarak degistirmisti ve Kasim 2004'teki Detroit Pistons - Indiana Pacers karsilasmasinda kendisine 86 maca mal olan The Palace kavgasindan beri major munakasalardan uzak durmayi basarabilmisti. Nitekim, 13 yillik NBA macerasindaki sportmenlik disi faullerin ve kavgalarin kabarik listesine goz atinca farkediyoruz ki Metta World Peace'in kariyerini kendisinden daha cok sabotaj eden tek atlet Ron Artest. Bipolar bozukluk hem World Peace'i hem Artest'i olduruyor. Artik o cemberin disina ciktigini dusunurken kendisini yine o cemberin icine atiyor.

Tuesday, April 24, 2012

Cristiano Tombul Ronaldo


Brezilya'li (tombul) Ronaldo'nun Real Madrid formasini fit vucudunda tasimasinin uzerinden neredeyse 5 yil gecti. Nitekim, vucuduna bol miktarda yag depoladigi bu surec onun The Times of India gazetesinin mansetinde yer almasina mani olmadi... Hem de gectigimiz haftasonu Camp Nou'da oynanan El Clasico'da Barcelona'ya attigi iddia edilen ve Real Madrid'e galibiyeti getiren 2. gol ile. The Times of India editorleri bu hatalarina ragmen rahat bir nefes alabilirler, cunku Cristiano Ronaldo ve (tombul) Ronaldo'yu karistiran tek/ilk medya organi kendileri degiller. 16 Nisan 2011'de oynanan, C. Ronaldo ve Messi'nin karsilikli golleriyle 1-1 biten El Clasico oncesi benzer bir hatayi Amerikan spor kanali ESPN yapmisti. 


C. Ronaldo ve Messi'nin 2010-2011 sezonundaki bireysel performanslarinin karsilastirilmasinin yapildigi SportsCenter programinda Portekiz'linin yerine Brezilya'li tombul Ronaldo'nun fotografi secilmisti ki kendisi 2011 Subat ayinda emekliligini aciklamisti. En son Real Madrid formasini sirtina gecirdiginde de sene 2007 idi. Bu arada ESPN'nin kendisini "the worldwide leader in sports" mottosuyla pazarladigini da hatirlamakta fayda var. Tahminen o gunlerde "LeBron ve Heat NBA playofflarinda ne yapacak?" sorusuyla mesgullerdi.

Sunday, April 22, 2012

Tenis Topu Yagmuru

El Clasico'nun La Liga'daki hegemonyasi Sevilla'nin Sanchez Pizjuan'da Levante ile dun aksam oynadigi La Liga macinin birkac dakika ertelenmesine neden oldu.. Ev sahibi Sevilla taraftarinin protestosu nedeniyle.. Hem de sahaya firlattiklari tenis toplariyla.. Santra vurusunun uzerinden bir dakika gecmemisti ki Sevilla kalecisinin korudugu kalenin arkasindaki taraftar grubu sahaya duzinelerce tenis topu atmaya basladi. Gorevliler kale sahasini tenis toplarindan temizlemekle mesgulken bu sefer de Real Madrid menajeri Jose Mourinho'nun mac sonu basin toplantisina atifta bulunan su pankarti actilar: "Stop the match, Mourinho is talking" (Maci durdurun, Mourinho konusuyor). Nedeni mi? Primetime kusaginda sadece Barcelona - Real Madrid macina yer vermek icin Sevilla - Levante macinin baslama saatinin degistirilmesi ve macin gece kusagina ertelenmesi.


Belki de su anda dunyanin en iyi 2 futbol takimi olan Barcelona ve Real Madrid'e yapilan bu pozitif ayrimciligi protesto etmek anlasilabilir bir durum, fakat neden tenis topu? Cevap icin fazla degil sadece 2 yil oncesine, Isvicre'deki Basel - Luzern futbol karsilasmasina goz atmamiz yeterli. Novak Djokovic ve ulusal kahraman Roger Federer arasinda oynan ATP Basel tenis turnuvasi finalinin baslama saati Basel - Luzern maciyla cakismis, Basel - Luzern macinin baslama vurusu daha gec bir saate ertelenmis ve hakemin duduguyla birlikte Basel taraftarlari sahayi tenis topuna bogmuslardi. Anlasilan bu fikir Sevilla fanatiklerinin hosuna gitmis ve ellerine hazir firsat gecmisken bunu degerlendirmek istemisler, her ne kadar El Clasico tenis ile alakadar olmasa da.

Taraftarin tenis topu cephanesi tukendikten sonra oynanan karsilasma 1-1 beraberlikle sonuclandi. Ayni dakikalarda Jose Mourinho basin toplantisinda boy gostermek yerine medyanin sorularini cevaplandirmak icin yardimcisi Aitor Karanka'yi gondermisti, belki de kendine has tarziyla basini protesto etmek icin.

Saturday, April 21, 2012

Manu Ginobili: Where Amazing Happens!

Dun aksam San Antonio Spurs'un LA Lakers'i 121-97 yendigi karsilasmadaki dominant karakteri hakkinda detayli kelam edebilirdim... Manu Ginobili'nin neden NBA tarihindeki "Hall-of-Famer"lerin kalibresinde bir basketbolcu oldugunu ama hakettigi ovguyu neden asla alamadigini ve alamayacagin da aciklayan 1-2 paragraf karalayabilirdim... Veya Ginobili'nin verimlilik, uretkenlik ve essizlik gibi kavramlarin canli kaniti oldugunu orneklerle ifade etmeye calisabilirdim... Nitekim, Ginobili'nin Lakers macinda 4. ceyregin hemen basindaki yavaslatilmis tekrarini izlemeden algiyamadigim o pasi sarfettigim her bir kelimeyi golgede birakirdi. Pau Gasol ve Metta World Peace'in o pasi asist yapan Matt Bonner'in basketi sonrasi paylastiklari bakistaki caresizlik gibi...

Friday, April 20, 2012

"Pırt" Sorunsalı

Dun aksamki Miami Heat - Chicago Bulls macinin devre arasinda maci yayinlayan TNT kanalinda "half-time coverage" vardi. Moderator Ernie Johnson, ilk yarida Heat ve Bulls oyunculari arasindaki rekabetin yogunlugunu isaret ediyordu ki TNT'nin bu sezonki flas transferi Shaq yonelttigi zor soruyla muhabbeti apayri bir kivama soktu: "Who farted on the Miami Heat bench?" (Miami Heat yedek kulubesinde kim osurdu?). Kimin osurdugu ortaya cikmadi tabii ki ancak ilk yaridaki bir mola esnasinda ekrana yansiyan asagidaki goruntulere gore osuruk 4-5 oyuncunun burnunu ortemesine neden olacak kadar yogunmus. Haftaya baslayacak playoffun ve olasi Dogu yakasi sampiyonlugu rekabetinin yogunlugu bu olsa gerek. Bir de o 4 oyuncunun yaninda oturan Juwan Howard'in hic orali olmamasi ilginc...

Tuesday, April 17, 2012

Dallas Mavericks Origins: Dirk & Jet

NBA'de playoff sezonu hizla yaklasirken Bati konferansinda ilk 8 takim arasinda kalma mucadelesi veren Dallas Mavericks organizasyonunun PR ekibi Dirk Nowitzki ve Jason Terry'nin basketbola baslama hikayelerini cizgi roman formatinda yayinladi. NBA'de taraftarlarina en iyi mac ici eglencesini sunmasiyla unlenen Mavs organizasyonundan yine 5-yildizlik bir calisma. Bu kisa cizgi roman filmlerinin en guzel tarafi super kahraman hikayelerinin aksine cikis noktalarini gercek hayat deneyimlerinden almasi olmus. Videoda isimleri gecen Hoger Geschwindner, Dirk Nowitzki'nin mentoru/kisisel antrenoru, Slick Watts da Terry'nin Seattle'da gecen cocukluk doneminde kendisinden ilham aldigi Seattle Supersonics takiminin yildiz oyuncusu. Umarim 3. cizgi roman kahramani super coaching gucleriyle Mavs'i gectigimiz sene NBA sampiyonu yapan Jim Carrey pardon Rick Carlisle olur.



Carmelo Anthony: Hayal ile Kaldirilan Agirlik


Tim Tebow'un New York Yankees stadyumunda yuhalandigi Pazar gununun esas aktivitesi Knicks-Heat karsilasmasi ve esas adami da kuskusuz Carmelo Anthony idi. Carmelo Anthony bayragi en nihayetinde The Garden semalarinda butun ihtisamiyla dalgalaniyor. Tam olarak Carmelo'nun olmasini istedigi gibi... Denver Nuggets'tan takasini israrla istedigi gunlerde hayallerini kurdugu gibi... Carmelo artik istedigi hucum duzenine, kaprisine goz yuman ve onu surekli pohpohlayan antrenore ve ac oldugu taraftar ilgisine sahip. New York, kalbini calmak istedigi sehirdi. New York Knicks de Amare Stoudemire'in sakat oldugu son 2-3 haftada Carmelo Anthony'nin basketbol takimi oldu. Carmelo, Mike D'antoni'nin kovulmasini takip eden su son birkac haftada belki de kariyerinin en iyi basketbolunu oynadi. Misal, Nisan ayinda oynadigi 7 karsilasmada 50.9% ile atarak 31.7 sayi ortalamasi yakaladi - 3 sayi cizgisinin gerisinden 40% uzeri atarak hem de - ve New York Knicks tekrar playoff potasinda.

Burada Mike Woodson'un hakkini vermek lazim: Carmelo'yu NBA kariyerinde hic olamadigi ve asla olamayacagi artik asikar olan bir oyun yapisina "hapsetmek" yerine Carmelo'nun oyun stiline sirtini dayamayi tercih etti. Carmelo'nun surekli izolasyon uzerinden skor bulmasina ve esasinda cok etkili oldugu post-up oyununa yesil isik yakti. Takimin hucum kurgusuna dahil ettigi basit 1-2 pick-n-roll ile de Carmelo'nun silahlarini az da olsa cesitlendirdi. Carmelo su anda tam olarak kendisinden talep edileni yapiyor ve yuksek yuzdeyle sayi atiyor. Daha onemlisi, oyunun savunma tarafinda daha kararli, daha odaklanmis ve cok daha bilincli. Artik Amare'nin sakatligi ve kadrodaki uzun oyuncu yetersizliginden mi yoksa Woodson'un saf zeka urunu mu bilmiyorum, Carmelo bu ivme yakalayan Knicks takiminda 4 numara pozisyonunda oynuyor ve power-forwardlari savunuyor. Esasinda, Carmelo bu tarz eslesmelerin ustesinden gelebilecek kuvvet ve fiziksel ebatlara sahip. Esas onemli olan ise 4 numara pozisyonunun Carmelo'nun yanal hareket gibi bazi fiziksel zafiyetlerini maskelemesi ve underrated olan ribaund sezgi/yeteneklerini on plana cikarmasi.

Tabii ki Tyson Chandler'in katkisini goz ardi etmemeli - Chandler'in takim savunmasina bireysel katkisi inanilmaz ve Chandler olmadan Knicks'in bu seneki playofflarda 1. turu gecme ve hatta mac kazanma ihtimali 0. Eger Anthony Knicks gemisinin motoruysa, Chandler da bu gemiyi dogru rotada tutan dumen. O olmadiginda Knicks takimi momentumunu, tutkusunu ve kuvvetini kaybediyor, temeli zayifliyor ve kucuk artcilarda bile yikilabiliyor.

Butun bu kucuk ama detayda muhim ayarlamalarda dikkatimi ceken ise su: Carmelo'nun New York'da hep o oynamak istedigi super kahraman rolune burunmesi. Suphe, istirap, aksulamel ve genel olarak bir kirginlik/huzursuzluk ile yogrulan 2010-2011 sezonundan sonra Carmelo nihayet arzu ettigi methi, takdiri ve perestisi kazaniyor. Knicks organizasyonu da ugruna takimin yarisini takas ettigi ve bir suredir gipta ettigi/imrendigi superstarina gun ve gun kavusuyor/isiniyor. Knicks taraftarlari da artik ebediyen kaybettiklerini dusundukleri huzuru/dinginligi The Garden'da tekrar bulmus gibiler.

Pazar gunu oynanan New York Knicks - Miami Heat maci demistim... Su yuzune cikan temel bir problem var. Karsilasmanin baslarinda Carmelo - The Garden'in son haftalarda taktir ettigi istikrari ve oynama istahiyla - Heat savunmasina sikintili dakikalar yasatti: surekli cembere gitti, bol miktarda faul kazandi ve orta mesafeden araliksiz isabetler buldu. Nitekim, 2. yariyla birlikte sut isabeti dusmeye, cembere yonelmeleri azalmaya ve oyun Knicks'in elinden kaymaya basladi. LeBron James Carmelo'yu 1'e 1 savunurken Carmelo da takim arkadaslarinin cemberi dovmelerini izliyordu. Sonra da momentumunu kaybeden Knicks hucumunu ihtizaz etmek ve ihtiyac duyulan o titresimi/soku vermek icin zorlama atislara yoneldi. Ama artik fiziksel olarak tukenmisti ve Knicks hucumunu tasiyacak kuvvetten dusmustu...

Heat'e karsi alinmis bir maglubiyet tabii ki geminin rotadan ciktiginin gostergesi degil. Heat, Dogu yakasinin Chicago Bulls ile birlikte baba 2 takimindan birisi ve 4. ceyregi goz ardi edersek Knicks - kendi standardlarinda - gayet tutarli ve tempolu bir oyun oynadi, ve maci kazanabilirlerdi de. Diger taraftan bu mac Carmelo ve Knicks icin dikkat edilmesi gereken bir tehlikenin gostergesi olabilir. Her ne kadar The Garden'daki "Superhero Carmelo Anthony" algisi Knicks taraftari icin keyifli olsa da Knicks organizasyonun uzun vadeli basarisi icin surdurulebilir bir durum degil. NBA'de hucum yukunu tek bir star oyuncunun sirtlamasini bekleyen takimlarin sezon sonu ellerinde kalan sadece hayal kirikligi oluyor. Bu sorumlulugu ustlenen starlar da bu mucadeleden boyunlari bukuk ayriliyor. Tracy McGrady mukemmel olabilecek kariyerini - sakatlik problemlerinin de katkisiyla - bu rol ugruna kaybetti. LeBron tek tabanca olmanin zorlugunu erken farketti ve Dwyane Wade'in yanina kacti. Kobe Bryant, Shaq sonrasi bu role soyunmayi denedi. Sonuc, bir taraftarin videosunda kaydettigi kufurleri ve Chicago Bulls'a takasini zorlamasi oldu.

Vakti zamaninda profesyonel basketbolcular tarafindan gipta edilen super kahramanlik rolu artik lanetlenmise benziyor. Diger taraftan Carmelo Anthony hala dogustan bu role ait oldugunu zannediyor ve bu elbiseyi ihtisamli yapacak kumasin yeteneklerinde mevcut olduguna inaniyor. Ve Mike Woodson'in head-coach olmasiyla birlikte daha once LeBron'a, T-Mac'e ve Kobe'ye verilen super kahraman pelerini su anda onun omuzlarinda dalgalaniyor. Nitekim, super kahraman hikayeleri sadece cizgi romanlarda mutlu sonla bitiyor...

Thursday, April 12, 2012

It's a wet dream

This is not just a dream, it's a wet dream of orgasmic proportions!.. It seduces everybody in Real Madrid's fan club... This has got more curves than Jessica Rabbit on steroids!
Ray Hudson

Eski futbolcu ve antrenor Ray Hudson su anda Amerikan futbol kanali GolTV'de futbol maclarini yorumluyor. Kendisi hard-core Real Madrid sempatizani. Mac yorumlarinda kullandigi metaforlarla ve "romantik" kelimelerle un salmis durumda. Yukaridaki kelimeleri de Real Madrid'in Atletico Madrid'i 4-1 yendigi dunku karsilasmada Cristiano Ronaldo'nun frikik golunden sonra dile getirdi. Ilginctir, Ronaldo'nun kendisine cevabi da gecikmedi: 2. golden sonra sortunu siyirarak sag baldirini biz futbol seyircisine tekrar isaret etti. Karsilasmaya odaklandigimizda guzel bir derbi mucadelesinden daha fazlasina tanik olduk. Real Madrid puan kaybetmesi muhtemel bu engeli kayipsiz atlatirken Cristiano Ronaldo da bu sezonki 7. hat trick performansi ile (Messi icin bu rakam su anda 6) La Liga'da 40 gole ulasti ve gol kralligi yarisinda Messi'yi (39 gol) geride birakti. Ayrica, La Liga'da ard arda 2 sezon 40 gol barajini asan ilk futbolcu olmayi basardi - Ingiltere, Italya ve Almanya'da bu rakamlari tutturan bir futbolcu henuz yok.

Bu da Ray Hudson'in kendinden gectigi saniyeler:


Thursday, March 29, 2012

Tiki - Taka, Barcelona!

Some youth academies worry about winning, we worry about education. You see a kid who lifts his head up, who plays the pass first time, pum, and you think, 'Yep, he'll do.' Bring him in, coach him. Our model was imposed by Johan Cruyff; it's an Ajax model. It's all about rondos [piggy in the middle]. Rondo, rondo, rondo. Every. Single. Day. It's the best exercise there is. You learn responsibility and not to lose the ball. If you lose the ball, you go in the middle. Pum-pum-pum-pum, always one touch. If you go in the middle, it's humiliating, the rest applaud and laugh at you.
Xavi Hernandez

Xavi'nin Telegraph'taki roportajinda soylediklerini destekleyen Barcelona antremanindan kisa bir goruntu. Barcelona'li futbolcular tiki-taka pas yeteneklerini ortada sican oynayarak mukemmellestirmekle mesguller.


Manchester United Champ20n

Premier Lig'de 2011-2012 sezonunun bitimine daha 8 hafta var ve puan tablosuna baktigimizda Machester United'in Manchester City karsisinda sadece 3 puanlik bir avantaji oldugunu goruyoruz. Nitekim bu guvenilmez puan farki Manchester United T-shirt'leri satan UnitedTees.com sitesinin ManU'nun 20. sampiyonlugunu kutlamasina mani olmamis... Ve premature bir T-shirt ile rakipleri Man City ile alay etmelerine...


UnitedTees.com'da 12 pound'a satilan T-shirt'ler sadece ManU'nun 20. Premier Lig sampiyonlugunu kutlamiyor, ayni zamanda "Money only gets you so far..." ile Man City'e tas atiyor - sanki ManU futbolculari opucukle oynuyorlar. Bu T-shirt'ler UnitedTees.com adina degerli bir marketing hamlesi olmus - sonuc olarak dikkatleri uzerlerinde toplamayi basardilar. Diger taraftan Premier Lig sampiyonluk yarisinda Man City ipi goguslerse bu site kuskusuz her iki takim taraftarinin tacizine ugrayacak, ozellikle de batil inancli ManU taraftarlarinin. Kucuk bir isletme soz konusu oldugunda bu bile taninmamaktan daha degerli olabilir tabii ki...

Monday, March 26, 2012

Tim Duncan: Too Old To Play


San Antonio Spurs antrenoru Gregg Popovich'in Spurs'taki yasli oyuncularin oynama/dinlenme surelerini ayarlamaya nasil vakif olduguna pek cok kere tanik olduk. Bunun en son ornegini Tim Duncan - Tony Parker ikilisinin dinlendirildigi ve Spurs'un Blazers'a 137-97 kaybettigi macta gormustuk. Spurs, Portland karsisina yakaladigi 11 maclik galibiyet serisiyle cikmis ama Popovich 12. galibiyeti kovalamak yerine bu 2 oyuncuyu yaklasan playofflar icin dinlendirmeyi tercih etmisti.

Benzer bir hadise dun aksam yasandi. San Antonio, back-to-back-to-back'in son ayaginda dun aksam Philidelphia 76ers ile karsilacakti ve genel kani Popovich'in Tim Duncan'i dinlendirecegiydi. Esasinda, Spurs'un bir gun onceki Charlotte Hornets maci oncesinde Popovich bunun ipuclarini vermisti. Dolayisiyla, dun aksam Spurs'un 93-76 kazandigi 76ers karsilasmasinda Duncan'i takim elbisesiyle saha kenarinda takip etmek sasirtici degildi. Sasirtici olan NBA.com'daki istatistik kagidinda Tim Duncan'in isminin yanina yazilandi:

NBA.com mac istatistiklerini yayinlarken o karsilasmada bir oyuncu forma giymemisse nedenini belirli kisaltmalarla izah eder. Misal, "Did not play - Coach's decision", DNP-CD ile ifade edilir. Veya, "Did not dress" yani "Forma giymedi" "DND" ile aciklanir. 76ers istatistik kagidina baktigimizda Gary Neal'in yaninda "DND-Left Mid-Foot Sprain" yazildigini goruyoruz. Bunun nedeni Gary Neal'in onceki karsilasmada sol ayagini hafifce burkmasi ve bu karsilasmada dinlendirilmesiydi. Tim Duncan'in isminin yaninda ise "DND-Old" yaziyor, yani "Forma giymedi, cunku yasli".

Muzip bir hareket olmakla beraber NBA tarihinin gelmis gecmis en iyi 4 numarasina NBA'in resmi internet sitesinin bu sekilde yaklasmasi pek cok Spurs taraftarini rahatsiz etmis gozukuyor. NBA'in ayni maca Joey Crawford'u tayin etmesi ve kendisinin Tim Duncan'a bir kere daha saha kenarinda otururken teknik faul calmasi ise apayri bir sacmalik.

Sunday, March 25, 2012

Liverpool FC: Gemileri Yakmadan


"Tutarsizlik" belki de Liverpool'un 2011-2012 sezonunu en iyi ifade eden kelime. Gectigimiz ay Carling Cup finalinde Cardiff City ile karsilastilar ve 2-2 biten maci penalti atislari neticesinde kazanarak kupayi muzelerine goturduler. Bu, 2006'da West Ham United'a karsi kazandiklari F.A. Cup'tan sonraki tek domestik kupalariydi. Onumuzdeki Mayis'ta tarihlerine bir F.A. Cup zaferi daha eklemeleri olasi. Kazanilan gumus kupalardan ve sembolik kaptanlari Steven Gerard'i o kupalari kaldirirken gormekten hicbir Liverpool taraftarinin mutsuz oldugunu sanmiyorum. Nitekim, benzer duygulara Premier Lig'i 7.'ligi icin sahip olmalarini beklemek biraz iyimserlik olur. Liverpool gibi sasali bir kulup tarihine sahip oldugunuzda Premier Lig'te 7. sirada olmanin lugattaki karsiligi hayal kirikligidir. Buna bir de Kenny Daglish'in transfer piyasasindaki iddiali yatirimlarini eklediginizde minimum beklenti Liverpool'un en azindan ilk 4 icerisinde yer almasidir.

Suregelen basarisizlik ortaminda Liverpool taraftarini teskin etmek icin bir dizi mazeret bulunabilir: Luis Suarez'in Manchester United macinda Evra'ya irkci tacizde bulunmasi ve 8 mac ceza almasi veya 2011-2012 sezonunun Daglish yonetiminde bir gecis donemi olmasi gibi. Goz ardi edilmemesi gereken ise su: Daglish'in son 2 yilda transfer ettigi oyuncular en yalin haliyle yetersizler. Andy Carroll, Stewart Downing ve Charlie Adam (ve diger transfer edilenler) Liverpool'u Premier Lig'in tepesine itecek kalibrede degiller - Premier Lig'in kaliteli oyunculari listesine donem donem isimleri karalansa da Sampiyonlar Ligi veya Premier Lig gibi buyuk organizasyonlarda kulubu basariya tasiyacak sureklilige sahip degiller. Bu dikkat cekici probleme ve daha onemlisi Kenny Daglish'in mevcut takim ve Ingiltere basini ile yasadigi periyodik catismalara ragmen Liverpool icin gelecek o kadar da karanlik degil aslinda.

Takip edebildigim kadariyla Liverpool'un bu sezon Premier Lig'de oynadigi maclarin buyuk cogunlugunu domine etmesi Liverpool taraftarina takimlarinin gelecegi adina tutunacak dal olmus durumda. Fiksturlerindeki son maclar bir yana, Liverpool bu sezon rakiplerinden genellikle daha fazla topa sahip oluyor ve daha fazla gol sansi yakaliyor. Goze batan temel eksiklikleri topu rakip kale cizgisinden gecirebilmek ve Luis Suarez'in oyun-kurucu ozelliklerini destekleyecek 1-2 kaliteli forvet takviyesiyle bu problemin ustesinden gelebilirler. Takim savunmasinda Manchester United ve Manchester City'den sonra en az gol yiyen takim huviyetine sahipler ve yaz doneminde savunma hattinda radikal degisiklikler yapmadiklari taktirde 2012-2013 sezonu icin benzer bir savunma performansi bekleyebiliriz. Alt yapilarinda da derin bir oyuncu havuzu dikkat cekiyor: Jay Spearing, John Flanagan, Martin Kelly ve Jonjo Shelvey gibi umit vaat eden genc yetenekleri var ve coktan A takimda ciktiklari maclarda pozitif etki birakmis durumdalar.

QPR ve Wigan gibi takimlara karsi alinan maglubiyetlerin golgesinde Liverpool'un gelecegini aydinlik gorebilmek biraz sasirtici gelebilir. Diger taraftan, F.A. Cup'un kazanilmasi ve Premier Lig'i etkileyici bir galibiyet serisi ile bitirmek Kop tribunlerindeki huzursuzluk/tedirginlik bulutlarini dagitabilir. Takim savunmasindaki mevut performansin 1-2 kaliteli on alan futbolcusuyla desteklenmesiyle de Liverpool uzun suredir beklenildigi gibi ilk 4'te tekrar yer alabilir.

Saturday, March 24, 2012

O'nun Vedasi

It’s with deep regret that I have to conclude my basketball career. I’ve given my all to the Pacers and the community the last 13 years. I had hoped to be able to finish the season, but unfortunately my back problems prevented that from occurring. I want to thank the Simon family and the Pacers’ organization for 13 memorable years.
Jeff Foster

Indiana Pacers'in NBA finali oynayan kadrosunun son halkasi bu sozlerle Pacers organizasyonuna ve profesyonel basketbola veda etti. Jeff Foster, 1999-2000 sezonunda NBA finali oynayan ve 6 mac sonunda Los Angeles Lakers'a sampiyonlugu kaybeden Pacers takimindaki caylak oyunculardan sadece bir tanesiydi - her ne kadar Pacers'in 2000 NBA Playoff'lari kadrosunda adi yazilmasa da. 2003-2004 sezonu Pacers'inda ise Jermain O'Neal'in yaninda daha dikkat cekici bir role sahipti. O Pacers takimi normal sezonu 61 galibiyet ile tamamlamis ve Dogu Konferansi finallerinde Detroit Pistons'a kalp kirici bir sekilde 2-4 kaybetmisti. Bu ayni zamanda Pacers icin "The Troubles" sezonunun baslangici olacakti...

Detroit Pistons macindaki Ben Wallace-Ron Artest kavgasiyla baslayan, devaminda "silah" ve "uyusturucu" kelimelerinin hic eksik olmadigi, ve Pacers oyuncularinin kaybetmeyi aliskanlik haline getirdigi The Troubles doneminde Indiana seyircisinin o sahada Pacers formasiyla gormek istedigi belki de tek isim kalmisti. Her maci son maciymis gibi oynayan, bostaki toplara atlayan/ucan, butun savunma ve hucum ribaundlarini delicesine kovalayan, savunmada rakip takim oyuncularinin adeta formalarinin icine giren birisi. Jeff Foster. Bu donemi takiben Indiana taraftari uzun sure playoff heyecani yasayamadi, ta ki gectigimiz seneye kadar. Acikcasi, gectigimiz sezon Indiana Pacers'i playoff agacinda gordugumde Jeff Foster'in Pacers takiminda ustlenecegi rolu merak ediyordum. Reggie Miller, Dale Davis ve Derrick McKey gibi eski playoff mudavimlerinden edindigi playoff mentalitesini bu yeni nesil Pacers takimina nasil aktaracagini.

Maalesef bugun emekliligini aciklamasina yol acan sirt problemi butun hevesimi kursagimda birakti. Sahada alabildigi dakikalar oldukca kisitliydi, ve o asina oldugumuz faal/deli hali yoktu. Herseye ragmen, imzasi niteligindeki 1-2 sert faul ve rakip oyunculardan kopardigi ribaundlarla o eski gunlerinden kalma bir kac enstantaneyi Pacers taraftarlariyla paylasiyordu.

NBA'deki en parlak/enerjik doneminde (2002-2009 yillari arasinda) Jeff Foster, toplam ribaund yuzdesi siralamasinda 7., 36 dakikada alinan toplam ribaund siralamasinda da 6. siradaydi. NBA'de en fazla faul yapan 24. ve en fazla sure alan 110. oyuncu olma gibi ilginc istatistikleri de mevcut. Indiana'da gecirdigi 13 sezon sonunda Jeff Foster, Pacers organizasyonun pek cok tum-zamanlar kategorisinde ust siralara adini yazdirdi. Bunlardan zirve yaptigi 3 tanesi: (1) Oynadigi mac sayisi - 764 mac ile 4., (2) Ribaundlar - 5248 ribaund ile 4., ve tabii ki (3) Yaptigi faul sayisi - 1921 faul ile 4.

Indiana Pacers organizasyonun ve taraftarlarinin hakli olarak her zaman el ustunde tuttugu bu enerjik adami artik o Pacers formasiyla izleyemeyecegiz. Hoscakal, Jeff Foster...

Iverson @ Pablo Nuevo

Allen Iverson'in 1 ay icin Dominik Cumhuriyeti'ndeki Pablo Nuevo takiminin formasini giyecek olmasi cok sasirtici degil. Pek cok insan icin eski bir NBA superstarinin bunyesinde basketbol oynandigindan bile bihaber oldugumuz yabanci bir ligteki kucuk/siradan bir takimla - sadece 1 ay icin bile olsa - kontrat imzalamasi "caresizlik" veya "uzucu" olabilir. Veya pek cogu tarafindan daha evvel oldugu gibi (bknz. Dominique Wilkins) bir superstarin yavas yavas basketbol dunyasindan silinmesi olarak algilanabilir. Diger taraftan Michael Jordan, Kevin Garnett, Kobe Bryant ve Iverson gibi sporcularin ortak bir ozelligi var: hayat enerjilerini "yarismak"tan almalari. Biliyoruz ki Iverson vucudu onu tasiyabildigi surece profesyonel olarak basketbol oynamaya devam edecek, belki sonrasinda da... Nerede oynayacagi ise sadece yazi-tura meselesi: Amerika'da Memphis, Turkiye'de BJK Milangaz veya Dominik Cumhuriyeti'nde Pablo Nuevo. Iverson, Pazar gunu Dominik Cumhuriyeti'ndeki ilk macini oynayacak ve umut ediyorum biz basketbolseverler onun "ankle breaker"larini izlemeye devam edecegiz.

Wednesday, March 21, 2012

Messi ve 234 Gol

Duymussunuzdur heralde.. Lionel Messi, Barcelona'nin Granada'yi 5-3 yendigi karsilasmada bu sezonki 8. hat-trick'ini yapti ve Barcelona kulup tarihinin en fazla gol atan oyuncusu unvanini ele gecirdi. Messi'nin Granada macindaki 2. golu Barcelona formasi altinda resmi maclarda attigi 233. goldu. Ayni gol Messi'yi 1942-1955 yillari arasinda Katalan ekibinin formasiyla 232 gol atan Cesar Rodriguez'in onune gecirdi. Modern futbol tarihinde mac basina ortalama 0.795 gol ile bunu basarabilmek inanilmaz - doneminin en etkili forveti Samuel Eto'o bile mac basina en fazla 0.65 gol ortalamasi yakalayabilmisti. Messi'nin Rodriguez'in 13 yilda kirdigi rekoru 8 yildan az bir surede ve sadece 24 yasindayken kirmis olmasi da bir peri masali olsa gerek. Iste birbirinden guzel o 234 gol:


Tuesday, March 20, 2012

Sans Kapiyi Calinca

DeShawn Stevenson onemli/istikrarli bir sutor degil. Hicbir zaman iyi bir pasor de olmadi. Ama iste bazen rezalet bir pas inanilmaz bir suta donusebiliyor. Cuma aksami oynanan New Jersey - Orlando macinin 3. ceyreginin sonunda oldugu gibi.

Wednesday, March 14, 2012

Simarik Cocuk Dwight Howard


Well, I told those guys, I've been telling them for the past two or three weeks now that I want to stay and finish the season.

I told them I feel we have a great opportunity to win and I told them that I want to be here and I want to bring a championship here. I told them they've got to give me that chance. They didn't trade me at the beginning of the season and I told them I'd go out and play as hard as I could every night to put our team in a position to win.

Dwight Howard



Dwight Howard hakkindaki takas dedikodulari ve kendisinin her basin toplantisinda hadiseye farkli bir bakis acisi getirmesi bir NBA takipcisi olarak beni cok rahatsiz etmeye basladi. Howard'in durumu Carmelo Anthony'nin gectigimiz sezondaki "Melodrama"sindan daha kotu veya 2 sene onceki LeBron'un durumundan - kastettigim "The Decision" degil. En azindan Denver, Carmelo'dan yakasini kurtarirken Chandler ve Gallinari gibi direkt katki alabildigi oyunculari takima dahil edebilmisti. Cavs da en azindan LeBron'in Cleveland'taki son senesinde normal sezonu en yuksek galibiyet yuzdesiyle kapatmis ve pek cok analiste gore NBA sampiyonlugunun 1 numarali favorisiydi. Howard'in durumu ise farkli.

Esasinda Howard'in uyguladigi strateji ovguyu hakediyor. Howard, Carmelo'nun Denver'a New York Knicks'e takasini nasil dayattigini ve verdigi ultimatomlari bizler gibi takip etti, ve takasin bu 2 takim uzerindeki sonuclarini degerlendirme firsati buldu. Denver Bati Konferansi'nda 6. sirada otururken, Knicks su anda gorece zayif Dogu Konferansi'nda - Chicago ve Miami'yi ayri tutuyorum - 8.lik mucadelesi veriyor. Esas dikkat edilmesi gereken ise gectigimiz sezondaki takas sonrasi ayaga kalkan tozun bu sezon yere inmesiyle Carmelo'nun New York'ta oynama hayallerinin kabusa donusmeye baslamasi: Amar'e Stoudemire ve Tyson Chandler hizla yaslaniyor ve bu abilerin yuklu kontratlarinin cap space'te biraktigi sinirli bosluk nedeniyle Carmelo'nun etrafi minimum kontratli "gorev" oyunculariyla dolu.

Howard'in 6 aydan kisa bir surede serbest oyuncu olma opsiyonu var ve Melodrama'dan cikardigi da bir ders: New Jersey Nets kendisini almak icin mevcut kadrosunun yarisini feda etmemeli. Sonuc olarak Nets bu sene playofflarda mucadele edemeyecek ve Magic'te de NBA sampiyonlugu gibi bir beklenti hatta hayal bile yok. Dolayisiyla, Howard sezonun kalan yarisinda onurlu bir asker gibi mucadele edecek, dunku Miami macinda oldugu gibi 20+ sayi ve 20+ ribaund rakamlarini istatistik kagidina yazdiracak ve Temmuz'da duzenleyecegi "Sorun sende degil, bende!" basin toplantisiyla Magic'e veda edip Deron Williams'in yanina, New Jersey'e gidecek.

Howard acisindan guzel sonlanan bu hikaye Orlando taraftarlari ve genel olarak NBA seyircisi acisindan rahatsiz edici. Howard surekli olarak kazanmayi ne kadar cok istedigini acikliyor ama sonrasinda Chicago Bulls'a takas olmak istemiyor mesela. Herkesin kendisine guvenmesini ve her seyin cok guzel olacagini soyleyip duruyor. Peki acaba Magic taraftarlari artik bu sozleri isitmek istiyor mu? Bu durum, baska bir kadinla iliski yasayan (ve bunu kimseden gizlemeyen) ve dolayisiyla esinden bosanmayi dusunen bir adamin ayni zamanda utanip sikilmadan cevresine "evliligimi kurtarmaya calisiyorum" demesi gibi. NBA'yi yakindan takip eden herkes Howard'in Magic'i birakacaginin farkinda. Peki neden Howard bu ayrilik resmiyet kazanincaya kadar duygularini kendine saklamasi gerektiginin ve Magic taraftarlarini enayi yerine koydugunun farkinda degil.

Belli ki Howard Carmelo Anthony'nin hatalarindan ders cikarmis, simdi de sira LeBron'dan bir seyler ogrenmekte. LeBron'un "The Decision"ini profesyonel spor tarihinin belki de en buyuk pazarlama fiyaskosuydu ve tek gecede basketbolseverlerin buyuk cogunlugunun LeBron algisini ters duz etmisti. Burada goz ardi edilen ise Cavs'in o sezondaki bir macinin ardindan LeBron'un basin toplantisinda "su dakikadan sonra sezon sonunda serbest kalmamla ve ne yapmayi dusundugumle ilgili sorulari cevaplamayacagim" aciklamasini yapmasi. Howard'in LeBron'un kitabindan calmasi gereken sayfa da tam olarak bu. Artik susmali.

Butun bu takas dedikodusu kirliliginde uzuldugum sey ise Orlando Magic organizasyonu. Bu takim 1996'da Shaq'in - karsiliginda ne bir oyuncu ne de bir draft hakki alamadan - o kapidan cikip gitmesini izledi. 2012 yazinda da ayni kapidan Howard'i ugurluyor olacaklar. Ayriliklar hep geride kalanlara zordur...

Bucks-Warriors Takasi: Ayni Hikaye, Farkli Aktorler

NBA'de 2011-2012 takas sezonu kapanmak uzereyken uzun suren sessizlik Sali aksami Golden State-Milwaukee degis-tokusuyla bozuldu. Dan Gadzuric ve Charlie Bell karsiliginda Correy Maggette'yi Milwaukee'ye getirenler istikrarli bir hamleyle Andrew Bogut ve Stephen Jackson'i skorer guard Monta Ellis'in listenin basinda yer aldigi 3 kisilik bir paket karsiliginda Golden State Warriors'a gonderdiler. Paketteki diger 2 oyuncu Golden State Warriors'un 2010 1. tur 6. sira secimi power forward Ekpe Udoh ve Michael Jordan'in 2001'de Washinton Wizards'a 1. siradan sectigi - belki de tum zamanlarin en buyuk fiyaskosu Kwame Brown.

Bu takas esasinda 2 organizasyon acisindan da anlamli. Bucks, Kwame Brown'in sezon sonu biten yuklu kontratini alarak cap space'ini rahatlatma firsatini buldu. Daha onemlisi Stephen Jackson gibi bir mikropun karsiliginda Monta Ellis gibi yetenekli bir skorere kavustu. Warriors, yaklasik 32 ay suren "Acaba backcourtta Stephen Curry-Monta Ellis birlikte oynar mi? Oynarsa nasil oynar?" tartismasinda nihayet bir taraf secmis oldu ve bir yandan da pota altina elit bir savunmaci koydu. Bogut'un bu sezonu kapadigini dikkate alirsak, ayni zamanda organizasyon olarak artik igrenc basketbol oynamak ve 2012 draftlarinda - ki soz yillarin en derin drafti olacagi soyleniyor - guzel bir yer kapmak icin de muthis bir bahaneleri oldu.

NBA dinamikleri cok enteresan. Front courttaki Andrew Bogut-David Lee birlikteligi pek cok takimin ruyalarini susluyordur heralde. Lee, Bogut'un Milwaukee'de asla sahip olamadigi high-post tehditini vaad ediyor ki bu kendisinin low-posttaki hareket alanini ve uretkenligini arttiracaktir. Her 2 oyuncu da el/top hassasiyeti olan elit pasorler ve bugunku NBA ortaminda Los Angeles ve Memphis haricinde boyle bir kombinasyona sahip takim yok. Diger taraftan, Bogut NBA'in su anda belki de Dwight Howard'tan sonra en iyi pota alti savunmacisi ve bu Lee'nin pota alti guvenliginde uzun suredir eksikligini cektigi bir sey. Butun bunlara her 2 oyuncunun da kariyer savunma ribaund yuzdelerinin 24% uzeri oldugu faktorunu ekleyince, Golden State Warriors uzun vadede oldukca tehlikeli bir takim huviyetine kavusuyor - tabii ki Bogut'un ayak bilekleri ve diresekleri izin verdigi surece. Curry-Thompson-Dorell Wright-Lee-Bogut besi ve draftin top 7'sinden secilecek bir caylakla - hadi bir de mikrop Jackson ile - mukemmel olmasa da playoff potasina girebilecek iyi bir takim vaad ediyor.

Milwaukee cephesinde ise Bogut takasi organizasyonun savunma agirlik bir kadrodan hucum mentaliteli bir oyun yapsina gecisinin ilk ayagi - tabii bu hucum mentalitesi sayisal anlamda, yoksa kalite bakimindan bir kendimi bastan yarattim durumu yok. Bucks, Monta Ellis takviyesi ile sut yaratma problemini bir olcude cozmus oldu. Hucum ribaundlarinda da Ersan'in ucani kacani kapacagini umit edecekler sanirim. Ayni zamanda, Ekpe Udoh bu takas paketinin surprizi olabilir ve yeterli dakikalar aldigi taktirde kendisini All-NBA Defender'lari arasinda gorebiliriz.

Cap space'lerindeki azalmayi, arti Jackson ve Bogut'tan bu sezon hic faydalanamadiklarini dikkate alinca bu takasin Milwaukee'yi Knicks'in uzerinde playofflara sokacagini ongorebiliriz. Esasinda, Milwaukee Beno Udrih'in 2012-2013'te biten kontratini alabilecek bir takim bulabilirse (Blazers mesela, veya Rubio'nun sakatligi sonrasi Wolves olabilir) ve Drew Gooden'a bir sekil yapabilirse onumuzdeki sezon icin cap space'inde $28 milyonluk bir serbestlik saglayabilir ve free-agent piyasasindaki 1-2 hamleyle kadroyu kuvvetlendirebilir. Isin ozeti ise son yillarda icinde debelenip durduklari "Andrew Bogut sakatliktan bir donerse..." cikmazindan artik kurtulmus olmalari.

Golden State Warriors icin Stephen Curry-Monta Ellis uyumu hic olmadi ve olmayacakti da. Warriors draft hamlesini Stephen Curry ile yapmisti ve simdi farkli birseyler denemenin zamaniydi - her ne kadar terazinin diger tarafinda Stephen Jackson ve Andrew Bogut'un sakatliklari olsa da. Stephen Jackson'in kontrati hala cok agir bir yuk ve Andrew Bogut sakatliktan eski formuyla geri donebilecek mi yoksa emekli mi olacak hala bir bilinmez. Curry ile dikis tutturamayan Ellis icin simdi de "Acaba Jennings ile beraber oynayabilirler mi?" tartismalari baslayacak. Sonuc olarak oyuncu merkezli sikintilar ve korkular hala devam ediyor. Tek degisen butun bunlara kafa patlatmak zorunda olacak organizasyonlar.

Saturday, March 10, 2012

Nets ve Bobcats ile 19 Saniye

Siradan bir Cuma aksaminda 13-27 dereceli New Jersey Nets takimini 5-32'lik Charlotte Bobcats kadrosuyla eslestirdiginizde, ozellikle 2 takimin da playofflara kalma ihtimalinin olmadigi ve draft lottery'de ayricalikli bir pozisyon icin en kotu olmaya calistigi bir sezonda "NBA Action" goruntuleri ozetle soyle bir sey oluyor - NBA tarihinin, belki de dunya basketbol tarihinin en berbat 19 saniyesi:

Bir Derdim Var


Mark Cuban, Mavs organizasyonundaki herhangi birinin merak edebilecegi basit bir soru sordu: "Onlar bu takim icin oynamak istiyorlar mi, yoksa istemiyorlar mi?" Taraftarlarimiz, Lamar Odom bu takimda hakikaten oynamak istiyor mu merak ediyor. Takim arkadaslari Lamar kendileriyle oynamak istiyor mu merak ediyor. Bu Lamar'in kac sayi attigi veya ne kadar ribaunt cektigi ile ilgili degil; bunlar sadece yan faktorler. Taraftarlarimiz ve oyuncularimiz Lamar'i canini disine takmis sekilde oynarken gormek istiyorlar ve biz bunu henuz goremedik ve bu artik degismeli.

Rick Carlisle
(97-92 kaybedilen Hornets karsilasmasi sonrasi)

Artik degisiklik zamani geldi... Su anda bir takim degiliz.

Jason Terry
(97-110 kaybedilen Kings karsilasmasi sonrasi)



Lamar Odom, bir Maverick olmak istiyor mu? Buyuk ihtimalle hayir, ve Dallas icin abartildigi kadar karamsar bir tablo degil bu. Odom-Mavs evliliginin beklenildigi gibi yurumemesi kimseyi de sasirtmamali. Ozellikle, sezon basinda son anda yatan Chris Paul takasinin bir parcasi oldugunu ogrendikten sonra yasadigi ruhsal cokuntuyu gordukten sonra. Ve hemen akabinde Lakers'tan takasini istemesi ve yok pahasina Dallas'a gonderilmesinden sonra. Veya, kafasini bosaltmak icin basketboldan 1-2 yil ayri kalmayi ciddi ciddi dusundugunu aciklamasindan sonra. Isin asli, Odom'un belirsizlik icinde takimdan ayri gecirdigi her gun bu opsiyonun kendisi adina daha dogru bir secim olacagini gosteriyor.

Odom'un profesyonel kariyerinde bu sezon yasadigi serbest dusus hayret verici: En Iyi Altinci Adam'liktan NBA tarihinde NBA'den D-League'e giden en yuksek maasli oyuncu unvanina, veya ard arda sampiyonluk kazanan LA Lakers kadrosunun en degerli kilit oyuncusundan gectigimiz sezon onun Lakers'ini playoff disina atan ve NBA sampiyonu olan takimin etkisiz elemanligina. Lamar Odom'un hikayesi aslinda hepimize sunu hatirlatiyor: insanustu fiziksel yetenekleri olan milyoner atletler varsaydigimiz gibi gercek dunyadaki sorunlara/trajedilere karsi bagisik degiller. Dolayisiyla, saha ici / saha disi hareketlerini sadece bol sifirli kontratlariyla yargilamak ve ozel hayatlarinda yasadiklari gucluklerle basa cikamayabileceklerini goz ardi etmek hic adil degil. "Bu adamlar bi' acayip zengin oglum, cikip adam gibi oynasinlar" argumanini savunan siradan birinin ozel hayatindaki calkantilari is hayatina yansitmasi, performansinin dusmesi ve hatta yeri geldiginde patronundan izin almasi da bir o kadar tutarsiz. Diger taraftan Mavericks organizasyonunun Odom'dan net bir cevap beklentisinin olmasi da elestirilebilecek bir durum degil. Onlarin da korumalari gereken sampiyonluk unvanlari ve yatirim yaptiklari milyon dolarlar var.

Lamar Odom su haliyle hem mental hem de fiziksel anlamda basketbol oynayabilecek bedensel yapida gorunmuyor. D-League'te gecirecegi gunler de ruhundaki bu arizayi sihirli bir sekilde onarmayacak. Acikcasi, D-League'te oynayacagi tek bir mac onun kendine guvenini de paramparca edebilir. Mark Cuban, Odom'un kontratini satin alip birakma opsiyonunu (buyout) kullanmayacagini soyledi, ama sanki bu hikayenin de alternatif bir sonu yok. Mavericks'in karanlik cokmeden bu belirsizlik sisinden kurtulmasi gerekiyor. Odom'un da kendine biraz zaman ayirmasi..


Borcumuz neydi?

Amerikan sporlari soz konusu oldugunda Mart ayi belki de yilin en guzel zamani. March Madness onumuzdeki hafta Persembe gunu start aliyor, NBA playofflari da sadece bir kac hafta otede. En iyi galibiyet oranini yakalayan 16 takimin dahil oldugu ve mucadelenin ciddilestigi, cekismeli eslesmeleri keyifle takip ettigimiz playofflar artik ufukta belirmeye baslarken kalan 2 ay diger 14 takimin sikistirilmis 2011-2012 sezonunu nihayetlendirecek. Bu 14 takimin bazilari coktan "tatil mode on" dugmesine bastilar bile - Michael Jordan'in ustalik eseri(!) Charlotte Bobcats'in belli ki sezon mottasi buydu: 38 macta sadece 5 galibiyet. Digerleri ise bir yol ayrimindalar...

NBA'de sezonun 2. yarisinin oynandigi bu aylarda 2 farkli takim figurunden bahsedebiliriz: (1) Bobcats, Hornets, Wizards ve Kings gibi berbat bir sezon gecirip kendisini ligin en kotu 5 takiminin arasina sokmaya calisanlar. Maksat 2012 draflarinda guzel bir kura cekip sececekleri caylak oyuncunun etrafinda organizasyonlarina format atmak; ve (2) Bucks, Timberwolves, Trail Blazers ve Jazz gibi son bir gayretle 2012 playofflarina dahil olmak veya ard arda alacaklari malubiyetlerle draft kurasina gorece avantajli girmek arasinda secim yapmak mecburiyetinde olanlar. Bu 2. gruptaki takimlari konusmamiz lazim (bknz. Ercan Taner). Playoff biletini alt siralardan kapmak - henuz ilk turda buyuk ihtimal supurulmek anlami tasisa da - takiminiza "kazanma kulturu" insaa etmeniz bakimindan muhim. Kimisine gore de "kazanma kulturu" esasen "winner" karakterli ve yuksek potensiyelli oyuncular kadronuzda yer aldigi surece elde edilebilecek bir yeti. 2. secenege giden en engebesiz yol da draftlarda guzel bir kura secmek. Peki ya takim taraftarlari?

ESPN'e gore taraftari oldugu takimi izlemek icin arenaya giden ortalama bir NBA seyircisinin tek gecelik harcamasi $300. Ekonomik krizin (ulkemizin aksine) teget gecmedigi Amerika'da maksimum 3 saat suren bir gece kacamagi icin $300 luks bir harcama. Bizim gorkemli futbol taraftarimiz gibi cocuklarinin riziklarini maclara yatirdiklarini sanmiyorum ama (her akli selim insan gibi) en azindan odedikleri $300'in karsiliginda eglenceli bir 3 saat gecirmek istediklerini ongorebiliriz. Burada karistirmamamiz gereken "eglenceli vakit gecirmek" ile "surekli kazanmak" kavramlarinin es anlamli olmadiklari. Bir takimdan her maci kazanmasini beklemek - futbolda Barcelona ve Real Madrid'i, basketbolda da CSKA Moskova'yi disarida tutuyorum - cok adil ve gercekci degil. Diger taraftan o gece sahada takim formasini tasiyan ve milyon dolarlar kazanan basketbolculari en azindan mucadele ederken gorme beklentisi de son derece masumhane. Sadece 3 saat icin...

NBA'in bu seneki hektik ve sikistirilmis fiksturu takimlarin belirli gecelerde (ozellikle sezonun 2. yarisinda) sahaya ne kadar efor koyacaklari sorunsalina yeni bir boyut katti. Takimdaki kilit oyunculari sakatliklardan korumak adina sinirli dakikalarda sahada tutmak ve playofflarda ev sahibi avantajini elde etmektense bir sekilde playofflara kapak atmak pek cok takimin felsefesi olmaya basladi. Sonuc: Spurs'un 2 hafta onceki Trail Blazers maci. Spurs, Portland'daki o karsilasma oncesi ard arda 11 mac kazanmisti. Nitekim, bir duzineyi kovalamak yerine Gregg Popovich 4. gecedeki 3. macini oynayacak veteran takimina bakti ve Tim Duncan - Tony Parker ikilisini mac suresince benchte oturttu. Haliyle hava atisiyla beraber Spurs sahadan silindi: 1. ceyrek sonunda 18 sayi, devre sonunda 23 sayi geriye dustuler ve maci da 137-97 kaybettiler. Ev sahibi takim Blazers maci kazandi ve oyuncular evlerine mutlu donduler. Peki Portland taraftarlari? Acaba kac tanesi gercek bir NBA karsilasmasi izledigini hissetti veya Rose Garden'dan ayrilirken verdigi paranin hakkini aldigini dusundu? Ayni Blazers dun aksam TD Garden'daki Boston Celtics macinda tam kadro sahada yer almasina ragmen (muzmin sakat Oden'i saymiyorum) bir ara 43 sayi geriye dusmustu; maci da 104-86 kaybettiler. Ilk 24 dakikada 17 top kaybi yaptilar, maci da NBA sezon rekoru 28 top kaybiyla tamamladilar. Ilginctir, mac sonu Blazers kocu Nate McMillan sitem ediyordu: "Bu hic profesyonel bir yaklasim degil. Bu aksam burada basketbol oynanmadi."

Ligin dibindeki takimlarin yaklasimlari da pek farkli degil maalesef. Kimisi en iyi oyuncularini sezon sonuna dogru ortaya cikan gizemli sakatliklari nedeniyle dinlendiriyor, kimisi de "gencler deneyim kazansin" argumaniyla kilit oyuncularinin surelerini kisitliyor. Bu takimlarin taraftarlarinin perspektifinden bu durum cok daha can sikici, cunku zaten zayif olan takimlari tamamen izlenemez hale geliyor.

Basliktaki soruya donecek olursak: takimlar taraftarlarina ne borclu? Genel kani su: bir takim sahada o formayi sirtina geciren 5 oyuncusunun da en iyi eforu sarfetmesinden sorumlu olmali. Mesela, pota alti oyuncularinin All-Star maci edasinda 3'luk kovalayip durmalari tolere edilmemeli. Bana kalirsa terazinin diger tarafi daha agir basiyor. Basketbol biz taraftarlar icin bir eglence olabilir ama takim sahipleri icin yuksek yatirimlarin yapildigi ve dolayisiyla kar gozetilen bir is. Aldiklari kararlar da tabii ki bu amaca hizmet edecek. Bu 82 mac boyunca ayni rotasyon ve kadroyla oynamak da olabilir, 5 tane minimum kontratli oyuncuyu sezonun son 10 macinda sahaya surmek de. Yapilan hamle takimdan takima farklilik gosterebilir ama gercek su ki hicbir takim uzun vadede kendilerini zayiflatacak kararlari "bilincli" olarak almaz (Istisnalar olabilir tabii ki. Mesela, 2008'de Pau Gasol'un Kwame Brown, Javaris Crittenton ve Aaron Mckie karsiliginda Mephis'ten Lakers'a takas edilmesi). Draftta en ust sirada secmek garanti sonuc vermeyebilir (bknz. Gren Oden - Portland Trail Blazers birlikteligi veya Michael Jordan'in 2001'de Kwame Brown'u 1. siradan secmesi) ama o firsat varsa o hak kovalanir. Dolayisiyla, mevcut draft sistemi var oldugu surece ve superstar dedigimiz basketbolcular ayni takimda oynamak icin takim sahiplerine kendilerini takas etmelerini dikte ettigi muddetce maalesef o macin izlenebilirligini anlamak taraftarin sorumlulugunda...

Thursday, March 8, 2012

30+


Oklahoma City Thunder (OKC)'in Kevin Durant, Russell Westbrook ve James Harden star triosu Carsamba aksami karsilastiklari Phoenix Suns macinda franchise tarihinde 1988'den beri - o zamanki adiyla Seattle SuperSonics - yapil(a)mayani yaptilar. OKC'nin 115-104 kazandigi macin istatistik kagidinda Westbrook, Durant ve Harden isimlerinin karsisinda sirasiyla 31 sayi, 30 sayi ve 30 sayi (Harden'in kariyer rekoru) yaziyordu. Takim tarihinde ayni macta 30 sayi barajini gecen 3 skorerin oldugu son mac 26 Subat 1988'de Seattle SuperSonics ve Sacramento Kings arasinda oynanmisti ve galibiyetin mimarlari Dale Ellis (37 sayi), Xavier McDaniel (31 sayi) ve Tom Chambers (30 sayi) olmustu.

OKC triosunun Phoenix macindaki skor performansi etkileyici. Peki ya digerleri? Serge Ibaka 18 sayi ve 20 ribaund (kariyer rekoru) ile destek olmus ki Seattle'den ayrildiktan sonra takimda ilk defa bir oyuncu 20 ribaund almis. Ve son olarak takimin bigman'i Kendrick Perkins: 6 sayi. OKC'de baska skor ureten yok! NBA tarihinde son 25 yila baktigimizda bir macta en az 115 sayi atan ve bu katkiyi sadece 5 oyuncudan alan takim sayisi sadece 4'tu. Carsamba aksami 5 oldu. OKC sikistirilmis mevcut NBA takviminde ve takas dedikodulariyla yipratilan Bati takimlarinin varliginda konferansin en iddiali takimi goruntusunde. NBA finalleri? Takimdaki skor dagilimini bu kadar dengesizlestiren hucum sistemsizlikleri, cok potensiyelli olmalarina ragmen savunma organizasyonundaki kararsizliklari ve en onemlisi - belki de onceki nedenlerin yegane sorumlusu - Scott Brooks gibi vasifsiz bir antrenorleri olmasa rahatlikla Dogu'nun babalari Miami ve Chicago'ya kafa tutabilirler. Su haliyle playoff zamani Bati'da eksik LA Clippers ve yasli Spurs karsisinda ne yapabilecekleri bile belirsiz.

Wednesday, March 7, 2012

Pepe'nin halefi!



Dun aksamki Sampiyonlar Ligi 2. ayak macinda Arsenal Milan karsisinda epik bir donus hikayesinin ilk satirlarini yazarken, buyuk ihtimalle onumuzdeki hafta o Sampiyonlar Ligi arenasina veda edecek olan Chelsea Birmingham ile FA Cup 5. round eslesmesinin tekrar macini oynuyordu. Chelsea, Stamford Bridge'taki ilk mactan AVB yonetiminde 1-1 beraberlikle ayrilmisti. Roberto Di Matteo'nun etkisi 2. lig takimina karsi alinan 2-0'lik net(!) skor oldu. Macin 14. dakikasindaki tac atisinda pozisyon almaya calisan Birmingham'in forveti Nikola Zigic, Chelsea'nin egzotik sacli Brezilyali savunma oyuncusu David Luiz'in darbesiyle yere yigildi. Sonrasinda farkettik ki Zigic'in kasi acilmis. David Luiz, Zigic'e o mudaheleyi kasitli yapmadigini aciklamaya calisirken muhtamelen Jose Mourinho soyle dusuyordu: "Guzeeel. Chelsea'nin basina gectigimde Luiz'den yeni bir Pepe yaratabilirim!"

Monday, March 5, 2012

Frog Juice: Boost Your Stamina


Sadece 29 yasindayken Ki Sung Yueng ve Lee Chung Yong gibi genclere daha fazla forma sansi verilmesi icin Guney Kore Milli Takimi'ni biraktigini aciklamisti Manchester United'in orta sahadaki dinamosu Park Ji-sung. Esas ilgi ceken aciklamasi ise 2006'da yayinlanan otobiyografisindeydi - Premier League'in gerektirdigi fiziksel mucadeleye ayak uydurabilmek icin kaynatilmis kurbaglarin suyunu tonik olarak ictigini itiraf etmisti. Koreliler ile tek sasirtici sey bu degil tabii ki. Bu itirafin uzerinden sadece 5 yil gecti ve bu gunlerde Guney Koreli aktivist grup "Frogs Friends" ulkede illegal yollarla avlanan kurbaga sayisindaki dikkat cekici artis icin kendisini sorumlu tutuyor. Frogs Friends, 2007 yilinda kurulan bir organizasyon ve temel misyonlari Koreliler'in "kurbaglardan elde edilen urunler sagliga yararli" yanilgisini duzeltmek. Kampanya organizatoru Park Wan-hee de Park Ji-sung'tan Guney Kore'deki kurbaglari korumak icin bir kampanya baslatmasini istemis.

Bu hikaye her ne kadar basta absurd gelse de aslinda degil. Park Ji-sung Guney Kore'de adina muze acilmis bir idol/celebrity ve pek cok futbolcu benzer sosyal duyarlilik projelerinde aktif rol aliyorlar (misal, Mario Balotelli evinin banyosunda havai fisek ile oynarken evini yakmis, sonrasinda da havai fisek guvenligi kampanyasinin sozcusu olmustu). Dolayisiyla simdi hamle sirasi Park'ta. Guney Koreli kurbaglarin kaderi senin ellerinde dostum..

Sunday, March 4, 2012

Abramovic Sabiti


Chelsea'nin dunku 1-0'lik West Brom maglubiyeti sonrasi Abramovic nihayet kendisiyle ozdeslesen seyi yapti: Andre Villas-Boas (AVB)'in fisini cekti. Londra kulubunu tepedeki 4'lunun 3 puan gerisine sabitlemekten bizzat suclu bulunan AVB'nin yerine sezon sonuna kadar eski asistan koc - daha eski Mavili - Roberto Di Matteo gececek. John Terry ve Frank Lampard sominenin karsisinda ayaklarini uzatmis keyif purolarini tutture dursunlar, Chelsea kulubu resmi internet sayfasinda su aciklamayi yapti:


Unfortunately the results and performances of the team have not been good enough and were showing no signs of improving at a key time in the season.

The club is still competing in the latter stages of the Uefa Champions League and the FA Cup, as well as challenging for a top-four spot in the Premier League, and we aim to remain as competitive as possible on all fronts.


With that in mind we felt our only option was to make a change at this time.


AVB ile sezon basi kontrat imzalandiginda esasinda 3 yillik bir projenin ilk adimi atilmisti: Mourinho doneminin mirascilari olan yaslanan kadronun gencler ve daha modern bir futbol anlayisiyla yeniden yapilandirilmasi. AVB'nin Porto ile yaptiklari da vakti zamaninda Mourinho'nun Chelsea'de basardiklarinin tekrarlanacaginin teminati gibiydi. Nitekim, AVB son 16 macin sadece 5'ni kazanabildi ve su anda Sampiyonlar Ligi hayallerini canli tutmak icin Di Matteo'nun onunde tirmanmasi gereken kocaman bir dag var.

Roman Abramovic'in biraz tokezlediyse hemen kov prensibinin bir parcasi olarak 9 ay once benzer sekilde Carlo Ancelotti kovulmus ve yerine getirilen AVB Maviler'e 44 milyon dolara mal olmustu. Bu meblag 21 Premier League macinda sadece 2 gol atabilmis eski bir Ispanya Milli Takimi forvetine odenen 80 milyon dolardan sonra Stamford Bridge'teki en buyuk israf. Eger Chelsea monogarsisi kulup menajerlerine uyguladigi standartlari futbolcularina da uygulasaydi Fernando Torres coktan kramponlarini asmisti.

Peki onumuzdeki sene Chelsea'nin basinda kimi gorecegiz? Rafa Benitez en kuvvetli isim. Pep Guardiola'nin kontratini hala yenilememis olmasi ve Barcelona'yi birakmaya yonelik sozleri onu da Ingiliz medyasinin adaylari arasina soktu. Bir de Mourinho isminde gelecek vaat eden Portekizli bir genc var - Chelsea'de Terry ve Lampard'in liderligini ustlendigi demirbas oyuncularin altini oymasi icin aday gosterilen.

Monday, February 27, 2012

Bu Filmi Daha Once Gormustuk



Türk'ün spor yönetimi: İlk sezon şampiyon olamayınca antrenörü kovmak.

Ecnebi'nin yönetimi: Mircea Lucescu & Shakhtar Donetsk. (7 sezonda) 5 şampiyonluk, 2 Ukrayna Kupası, 3 Ukrayna Süper Kupası, 1 Uefa kupası… Del Bosque (İspanya). Dünya Şampionluğu, hem Şampiyonlar Ligi hem Dünya Kupası’nı kazanan ikinci teknik adam ünvanı…

Türk'ün konuya yaklaşımı: Mircea Lucescu Çingene, Del Bosque Yeniköy Kasabı, Oktay Mahmudi coach'sa ben boğayım...

Sen profesyonel olarak bir tek spor yöneticisi yetiştirme. Cebinde para olan yönetici, Belediye Başkanı'nın yeğeni menajer olsun. Halil Üner bir sezon bile boşta kalmasın ama Erman Kunter Türkiye'de çalıştıracak takım bulamasın... Geldiğimiz nokta; futbolda ve basketbolda Avrupa'da her sezon madara olan takımlarımız, harcanan trilyonlar...

Ufuk tecrübesiz bir antrenör. O’nu getiriyorsan tecrübe kazanma süresini göz önünde bulunduracaksın. Hedef sezonda takımın başına geçmesi başlı başına bir hataydı. Ama en büyük hata O’nu göndermek oldu. Ufuk'tan verim almak için en az birkaç sezon sabretmek gerekirdi.

Ama bir an Türk olduğumuzu unuttum. Uefa’da tarihinde gruplardan çıkamayan Beşiktaş’ın Quaresma ve Guti gelince hedefinin final olduğunu, Iverson ve Ataman gelince potada şampiyonluk hedeflediğini… Aynı sezon hem Şampiyonlar Ligi’nden hem de UEFA’dan elenen Fenerbahçe’nin eğer ön elemeyi geçseydi Şampiyonlar Ligi’nde finale çıkacağını... Ülker, Efes Pilsen ve Fenerbahçe Ülker’in tarihleri boyunca hep EuroLeague Final4 adayı olduklarını ama bu hedefi kılpayı!!! ve şanssızlıklardan!!! kaçırdıklarını...

“Benim canım bu sezon şampiyon olmak istiyor” diyip 2 transfer yapmakla şampiyon olunmadığını, bu işe hem sportif hem idari açıdan yatırım yapanların salak olmadığını bir gün umarım anlarız…

-H. Serkan SADIKOĞLU