Saturday, March 10, 2012

Borcumuz neydi?

Amerikan sporlari soz konusu oldugunda Mart ayi belki de yilin en guzel zamani. March Madness onumuzdeki hafta Persembe gunu start aliyor, NBA playofflari da sadece bir kac hafta otede. En iyi galibiyet oranini yakalayan 16 takimin dahil oldugu ve mucadelenin ciddilestigi, cekismeli eslesmeleri keyifle takip ettigimiz playofflar artik ufukta belirmeye baslarken kalan 2 ay diger 14 takimin sikistirilmis 2011-2012 sezonunu nihayetlendirecek. Bu 14 takimin bazilari coktan "tatil mode on" dugmesine bastilar bile - Michael Jordan'in ustalik eseri(!) Charlotte Bobcats'in belli ki sezon mottasi buydu: 38 macta sadece 5 galibiyet. Digerleri ise bir yol ayrimindalar...

NBA'de sezonun 2. yarisinin oynandigi bu aylarda 2 farkli takim figurunden bahsedebiliriz: (1) Bobcats, Hornets, Wizards ve Kings gibi berbat bir sezon gecirip kendisini ligin en kotu 5 takiminin arasina sokmaya calisanlar. Maksat 2012 draflarinda guzel bir kura cekip sececekleri caylak oyuncunun etrafinda organizasyonlarina format atmak; ve (2) Bucks, Timberwolves, Trail Blazers ve Jazz gibi son bir gayretle 2012 playofflarina dahil olmak veya ard arda alacaklari malubiyetlerle draft kurasina gorece avantajli girmek arasinda secim yapmak mecburiyetinde olanlar. Bu 2. gruptaki takimlari konusmamiz lazim (bknz. Ercan Taner). Playoff biletini alt siralardan kapmak - henuz ilk turda buyuk ihtimal supurulmek anlami tasisa da - takiminiza "kazanma kulturu" insaa etmeniz bakimindan muhim. Kimisine gore de "kazanma kulturu" esasen "winner" karakterli ve yuksek potensiyelli oyuncular kadronuzda yer aldigi surece elde edilebilecek bir yeti. 2. secenege giden en engebesiz yol da draftlarda guzel bir kura secmek. Peki ya takim taraftarlari?

ESPN'e gore taraftari oldugu takimi izlemek icin arenaya giden ortalama bir NBA seyircisinin tek gecelik harcamasi $300. Ekonomik krizin (ulkemizin aksine) teget gecmedigi Amerika'da maksimum 3 saat suren bir gece kacamagi icin $300 luks bir harcama. Bizim gorkemli futbol taraftarimiz gibi cocuklarinin riziklarini maclara yatirdiklarini sanmiyorum ama (her akli selim insan gibi) en azindan odedikleri $300'in karsiliginda eglenceli bir 3 saat gecirmek istediklerini ongorebiliriz. Burada karistirmamamiz gereken "eglenceli vakit gecirmek" ile "surekli kazanmak" kavramlarinin es anlamli olmadiklari. Bir takimdan her maci kazanmasini beklemek - futbolda Barcelona ve Real Madrid'i, basketbolda da CSKA Moskova'yi disarida tutuyorum - cok adil ve gercekci degil. Diger taraftan o gece sahada takim formasini tasiyan ve milyon dolarlar kazanan basketbolculari en azindan mucadele ederken gorme beklentisi de son derece masumhane. Sadece 3 saat icin...

NBA'in bu seneki hektik ve sikistirilmis fiksturu takimlarin belirli gecelerde (ozellikle sezonun 2. yarisinda) sahaya ne kadar efor koyacaklari sorunsalina yeni bir boyut katti. Takimdaki kilit oyunculari sakatliklardan korumak adina sinirli dakikalarda sahada tutmak ve playofflarda ev sahibi avantajini elde etmektense bir sekilde playofflara kapak atmak pek cok takimin felsefesi olmaya basladi. Sonuc: Spurs'un 2 hafta onceki Trail Blazers maci. Spurs, Portland'daki o karsilasma oncesi ard arda 11 mac kazanmisti. Nitekim, bir duzineyi kovalamak yerine Gregg Popovich 4. gecedeki 3. macini oynayacak veteran takimina bakti ve Tim Duncan - Tony Parker ikilisini mac suresince benchte oturttu. Haliyle hava atisiyla beraber Spurs sahadan silindi: 1. ceyrek sonunda 18 sayi, devre sonunda 23 sayi geriye dustuler ve maci da 137-97 kaybettiler. Ev sahibi takim Blazers maci kazandi ve oyuncular evlerine mutlu donduler. Peki Portland taraftarlari? Acaba kac tanesi gercek bir NBA karsilasmasi izledigini hissetti veya Rose Garden'dan ayrilirken verdigi paranin hakkini aldigini dusundu? Ayni Blazers dun aksam TD Garden'daki Boston Celtics macinda tam kadro sahada yer almasina ragmen (muzmin sakat Oden'i saymiyorum) bir ara 43 sayi geriye dusmustu; maci da 104-86 kaybettiler. Ilk 24 dakikada 17 top kaybi yaptilar, maci da NBA sezon rekoru 28 top kaybiyla tamamladilar. Ilginctir, mac sonu Blazers kocu Nate McMillan sitem ediyordu: "Bu hic profesyonel bir yaklasim degil. Bu aksam burada basketbol oynanmadi."

Ligin dibindeki takimlarin yaklasimlari da pek farkli degil maalesef. Kimisi en iyi oyuncularini sezon sonuna dogru ortaya cikan gizemli sakatliklari nedeniyle dinlendiriyor, kimisi de "gencler deneyim kazansin" argumaniyla kilit oyuncularinin surelerini kisitliyor. Bu takimlarin taraftarlarinin perspektifinden bu durum cok daha can sikici, cunku zaten zayif olan takimlari tamamen izlenemez hale geliyor.

Basliktaki soruya donecek olursak: takimlar taraftarlarina ne borclu? Genel kani su: bir takim sahada o formayi sirtina geciren 5 oyuncusunun da en iyi eforu sarfetmesinden sorumlu olmali. Mesela, pota alti oyuncularinin All-Star maci edasinda 3'luk kovalayip durmalari tolere edilmemeli. Bana kalirsa terazinin diger tarafi daha agir basiyor. Basketbol biz taraftarlar icin bir eglence olabilir ama takim sahipleri icin yuksek yatirimlarin yapildigi ve dolayisiyla kar gozetilen bir is. Aldiklari kararlar da tabii ki bu amaca hizmet edecek. Bu 82 mac boyunca ayni rotasyon ve kadroyla oynamak da olabilir, 5 tane minimum kontratli oyuncuyu sezonun son 10 macinda sahaya surmek de. Yapilan hamle takimdan takima farklilik gosterebilir ama gercek su ki hicbir takim uzun vadede kendilerini zayiflatacak kararlari "bilincli" olarak almaz (Istisnalar olabilir tabii ki. Mesela, 2008'de Pau Gasol'un Kwame Brown, Javaris Crittenton ve Aaron Mckie karsiliginda Mephis'ten Lakers'a takas edilmesi). Draftta en ust sirada secmek garanti sonuc vermeyebilir (bknz. Gren Oden - Portland Trail Blazers birlikteligi veya Michael Jordan'in 2001'de Kwame Brown'u 1. siradan secmesi) ama o firsat varsa o hak kovalanir. Dolayisiyla, mevcut draft sistemi var oldugu surece ve superstar dedigimiz basketbolcular ayni takimda oynamak icin takim sahiplerine kendilerini takas etmelerini dikte ettigi muddetce maalesef o macin izlenebilirligini anlamak taraftarin sorumlulugunda...

No comments: