Yenildik... Daha dün biz sakallarını kesmiş sevinirken, adamlar bugün kolumuzu kesti iyi mi.
Maçın sonlarına doğru Tanjeviç oturmuş dizini döverken onu önce söylene söylene dizlerine vuran yaşlı teyzelerimize benzettim. Sonra düşündüm de, hepimiz benzer şekilde homurdanmışızdır eminim. Biz bu takıma nasıl yenildik, ah Hidayet ah, ah Ender ah, o pozisyonda o yapılır mıydı... Tıpkı benim gibi. Bir maç bu kadar da kolay, göz göre göre verilir miydi? Ama sonra bir ses yankılandı kulaklarımda... Eskilerden, lise yıllarımdan bir ses. Lisemizin basketbol antrenörü derdi bunu: "Maç verilmez, alınır çocuklar". Önceleri saçma gelirdi ama sonra bir çok maçta daha iyinin değil de, genelde daha çok koşanın, daha çok ribaunt almak için çabalayıp didinen takımın kazandığına sahanın içinden ya da dışından sıklıkla şahit oldum.
Bu arada kimse hakemde ya da başka bir unsurda suç aramasın. Hakemler isteseydi, emin olun 2 sayıdan daha farklı bir skorla mağlup olmuş olurduk. Bunların örneklerini, hakem rezaletlerini daha önce de gördük. Ama biz bugün son 10 saniyeye 2 sayı geride giriyorsak ve son iki hücumu değerlendiremiyorsak suçu hakemde aramak da yanlış olacaktır.
Bu turnuvadaki hiç bir takım bir diğerini çabalamadan yenecek güce sahip değil. Biz de çabaladık tamam ama karşımızda daha istekli bir takım vardı... O yüzden biz bu maçı adamlara hediye ettik demek bugün sahadaki Yunan takımına büyük haksızlık olacaktır. Belki bizden daha yeteneksiz, daha kötü oyunculardan kurulu bir takıma yenildik. Ama şurası da kesin ki kazanmayı bizden daha çok isteyen bir takıma yenildik.
Turnuvadaki diğer maçları kazandığımızda da sahada aynı oyuncular vardı. O yüzden bir taraftar olarak çok da kızamıyorum. Ama bunlar artıları gibi eksikleri, doğruları gibi yanlışları da olan oyuncular. Bizim daha şimdiden, hatalardan ders alıp, inşallah benim de İstanbul'da olup salonda izleyeceğim, 2010'daki turnuvayı düşünmemiz gerekiyor.
Çok değil, sadece bir Dünya Şampiyonluğu istiyoruz yahu :)
No comments:
Post a Comment