İşim (ve babamın işi) gereği ekonomik krizin sanayide yolaçtığı yıkımı birebir izleme imkanına sahibim. Hatta daha dün büyük tedarikçilerimizden birinin Genel Müdürü karşımızda ağlıyordu. Ortada dönen para yok hafif kıpırdanma umudu 2010 sonrasına ertelenmiş.
Şimdi hal böyleyken her türlü ekonomik verinin kendisine düzenli olarak aktarıldığını düşündüğüm/umut ettiğim sayın başbakan Dolmabahçe’deki Başbakanlık Çalışma Ofisi’nde basın yayın kuruluşlarının genel yayın yönetmenlerine verilen iftar yemeğinde gazetecilerin krizin teğet geçip geçmediği yönündeki sorusu üzerine şöyle bir cevap vermiş: "Evet teğet geçiyor".
Arkasından da incilerine devam ediyor:
"...Nitekim bazı özerk kuruluşlar var ki şu anda bizim için sıkıntı kaynağı. Mesela ben şu anda Merkez Bankası’nın durumunu tasvip etmiyorum. Çünkü hesabını faturasını iktidar olarak ben ödeyeceğim ama özerk kalacak. Enflasyonun hesabını kim veriyor arkadaşlar? Yılsonunda kimse enflasyonun hesabını Merkez Bankası’na soruyor mu? Hayır gelip bize soruyor."
Teğet konusunu bir kenara bırakıyorum çünkü belli ki RTE ekonomik krizin halkın keriz olması sayesinde koltuğunu tehdit edemeyeceğini gayet iyi kavramış durumda.
Merkez Bankası'nın özerkliği konusuna gelince, acaba sebep kadrolaşılamayan tek kurum olarak orasının kalması mı yoksa İstanbul'un finans merkezi yapılacak olması (ki İstanbul'a yağmur yağması ile son bulacak bir hayal gibi) kisvesi altında kurumun İstanbul'a taşınmasına başından beri karşı çıkan başkanına güdülen husumetin sonucu mu tam olarak çözemedim. Para politikasını da ben belirleyeyim, yargı da yürütme de bana bağlı olsun... Başkent de İstanbul olsun. Eski bir filmin senaryosunu hatırlatıyor...
No comments:
Post a Comment